Tek bir dönemin değil, her yüzyılın bilgini o. Mevlana öğretileri hakkında bilgi sahibi olmak için en önemli eseri "Mesnevi"yi okumanızı ayriyeten öneriyoruz. Konya’da başta Mevlana Müzesi ve türbesi (Kubbe-i Harda) olmak üzere Şems-i Tebrizi Camii ve türbesini gezebilir; sekiz telli keman, astroloji dersleri verdiği küre ve sabır taşlarının yanı sıra 1278’deki ilk Mesnevi nüshasını da Mevlana Müzesi’nde görebilirsiniz.
Mevlana’nın Konya’daki izleri bu noktalarla sınırlı değil, bir de işin ruhani boyutu var ki o da sema gösterileri. Konya Belediyesi’nin her cumartesi Mevlana Kültür Merkezi’nde düzenlediği 1 saatlik gösteri bizce kaçmaz. Zaman planlaması yapmak için kurumun web sayfasından bilgi alabilirsiniz.
2 - Şimdi Yolculuk Taş Devri’ne! Çatalhöyük’ü Ziyaret EdinÇatalhöyük bilmediğimiz bir dünyanın kapılarının açıldığı yer diyelim kısaca. Çünkü bu höyük Taş Devri’nin sonlarına tarihleniyor ve neredeyse 9500 yıllık bu devri pek çoğumuz sadece Çakmaktaşlar çizgi filminden tanıyıp biliyoruz. Bir tarih koridoruna girmek ve insanların ilk yerleşim yerleri nasılmış görmek istiyorsanız Çumra ilçesine 11 km mesafedeki bu höyüğe gidin deriz. Burası 2012 yılında UNESCO Dünya Mirasları Listesi’ne de girmiş. Höyükten çıkan buluntuları merak ederseniz İstanbul Arkeoloji Müzesi’nden sonra en büyük 2. müzemiz olan Konya Arkeoloji Müzesi’ni de gezmenizi öneririz. 3 - Selçuklu – Osmanlı Sanatıyla Tanışın
Çok ince, çok zarif ve çok farklı bir sanatı varmış atalarımızın. Mimari ve taş işlemeleriyle göz kamaştıran yapıları öylesine sağlam yapmışlar ki yüzyıllar boyu ayakta kalmışlar. Konya’da bu eserlerin çoğunu şehre tepeden bakan Alaeddin Tepesi’nde görüyorsunuz. Ovalık bir arazi olan Konya’nın en yükseğindeki Alaeddin Camii Selçuklu döneminin en önemli camilerinden olup, avlusundaki mezarlarda dönemin hükümdarlarıyla, yöneticileri uyuyor.
Tepedeki diğer yapılardan biri de 1251 yılında Emir Celaleddin Karatay tarafından yaptırılan ve çini sanatının duayeni kabul edilen Karatay Medresesi. Ayrıca 1260 yılına tarihlenen İnce Minareli Medrese’nin kapısındaki taş işleme sanatına da hayran kalacaksınız.
Selçuklulardan sonra Osmanlı’ya geçelim! Dönemin en güzel eserlerinden olan Aziziye Camii ilk olarak 1671 yılında yapılmış. Büyük bir yangın geçirip ağır hasar alan camiyi Sultan Abdülaziz, annesi Pertevniyal Sultan adına 1867’de yeniden yaptırmış. Barok tarzdaki bu cami gerek işlemeleriyle, gerek kubbesiyle Konya’nın en havalı ve süslü camisi. Şehrin merkezindeki camiyi gezerken fotoğraf çekmeye doyamayacaksınız.
4 - Tropikal Kelebek Bahçesi’nde Kelebeklerin Ömürlük Hikayesinin Şahidi OlunEminiz ki bu bahçeyi gezerken içiniz ısınacak, dünya birden tozpembe olacak. 385.000 metrekareye yayılan bu kocaman alanda iklim gerçekten de tam tropik, daha doğrusu öyle planlanmış. 15 türden yaklaşık 6.000 kelebek barındıran ve bir tırtılın kelebeğe dönüşmesi gibi anlamlı hikayelerle dolup taşan bahçenin her yanı uçuş uçuş kelebeklerle dolu. Adı bahçe olsa da burası aslında Avrupa’nın en büyük kelebek alanı ve pazartesi hariç her gün gezebiliyorsunuz. 5 - Bilim Merkezi’nin Heyecanlı Atmosferine Girin
Fotoğraf: kbm.org.tr
Japonların bahçe tutkusu ve peyzajdaki başarısı malum! Ama ille Japon bahçesi görmek için de o kadar uzağa gitmeye gerek yok. Konya’daki Kyoto Japon Bahçesi estetiği ve ruh dinlendiren yeşil senfonisiyle rotanıza bambaşka güzellikler ekliyor. Burası ülkemizde bu konseptte düzenlenmiş bahçelerin en büyüğü ve en renkli zamanları da nisan ayında sakuralar açtığında yaşıyor. Sabah giderseniz açık büfe kahvaltı yapabiliyorsunuz. 7 - Meram Bağları’nı Görün
Bozkır Konya’nın en yeşil yeri burası desek yeridir. Ortasından geçen derenin ayrı bir güzellik kattığı bu doğa köşesinin vadettiği keyif ise kısa ve öz bir tanımla "huzur". Her yeri gezip görmüş ve yetmemiş bir de kocaman bir Seyahatname yazmış Evliya Çelebi de burayı çok sevmiş olmalı ki kitabında ondan Bağ-ı Meram olarak bahsetmiş. Çocukluysanız şimdiki Meram Bağları’na onların oynayıp eğlenebileceği parklar yapılmış. Dilerseniz dere kenarındaki çay bahçelerinde oturup su sesini dinleyebilir ya da bisiklet kiralayıp civarda turlayabilirsiniz. 8 - Sille Köyü’nü Keşfedin
5000 yıllık geçmişiyle şölen gibi bir köy olan Sille’nin adı Sylla’dan türemiş ve "Su Perileri" anlamına geliyor. Tarihin her döneminden yaşam izleri taşıyan köyde Hristiyanlardan kalan Aya Elena Kilisesi ve İslamiyet yayıldıktan sonra yapılan camileri gezebilir; gezerken bir açık hava müzesindeymiş gibi tarihi bir haz alabilirsiniz. Sille Köyü Konya’nın Selçuklu ilçesine bağlı. 9 - Beyşehir Gölü Kıyısında Oturup Bir Çay İçin
Eğer kışın gelirseniz Kuzey ülkelerinin buz tutmuş göl manzaralarının tıpkısının aynısıyla karşılaşacağınız çok çekici bir göl burası. Beyşehir Gölü’ne "Konya Denizi" de deniyor ve yazın kıyıları plaja dönüşebiliyor. Ülkemizin en büyük tatlı su gölü olan bu gölün kıyısında bisikletle turlamak ya da yürümek de ruha iyi geliyor. 10 - Şimdi Sıra Konya Lezzetlerinde, Lezzetleri Tatmadan Dönmeyin
Etliekmek’in hem mucidi hem de piri Konya. Lahmacun gibi desek değil, uzun şekli şemali tüm masayı kaplıyor. Börek gibi desek o da değil, daha çok pideye benziyor. Ama çok net olan bir şey var ki lezzet şahane! Tabii kuzu tandır, bıçak arası, tirit, fırın kebap, bamya çorbası, kerebiç, cezerye gibi diğer lezzetleri tadabilmek için midenizde ferah bir alan da bırakmanız gerekiyor. Şimdiden afiyet olsun.
Ayrıca, "Konya'da nerede kalınır?" diye merak edenlerdenseniz buraya tıklayarak Konya otel seçeneklerini anlattığımız yazımızdan yararlanabilirsiniz.