Strabon'un, "Tanrı çok sevdiği kulunu uzun ömürlü olsun diye Datça Yarımadası'na gönderir" diye bir sözü vardır. Ne kadar da doğru bir söz olduğunu anlamak hiç de zor değil. Zira Datça'nın her bir köşesi, denizi ve soluduğunuz havası size bunu kanıtlar nitelikte. Marmaris'ten yaklaşık 2 saat süren ve çam ağaçlarıyla kaplı dar ve mıcırlı yollar insanı biraz ürkütüyor ancak yolun sonunda Datça belirince, içinize dolan huzurun tarifi mümkün değil. Burası sadece doğanın ve tarihin değil, aynı zamanda sanatın da vuku bulduğu bir yer. Yakın bir zamanda Datça tatili düşünüyorsanız, Datça'da nerelere gidilir diye merak ediyorsanız, bu rehber niteliğindeki yazımızı mutlaka okumalısınız.
1 – Eski Datça
![eski datça]()
Datça'da nerelere gidilir diye merak ettiğinizde ilk durağınız Eski Datça olmalı. Datça Merkez'e giderken sağ tarafta beliren Eski Datça tabelasına saptığınızda şıp diye karşınıza çıkan, taş sokakları ve kendine özgü mimarisi ile karşınızda beliren yer. Can Yücel'in yaşadığı Can Evi ve Can Yücel Sokak da burada bulunuyor. Ne yazık ki Can Yücel'in evi ziyarete açık değil, hatta eşi ve kızı hala daha bu evde oturduğundan kapıyı zorlamamanızı rica ediyoruz. Zaten kapıda bir uyarı da yazıyor. Her yılın 12 Ağustos'unda düzenlenen Can Yücel'i Anma Töreni ve Sanat Festivali kapsamında, saat 15:00-17:00 arası, evin sadece Can Yücel'in kitaplarının sergilendiği bölümü ziyarete açılıyor. Eski Datça, Datça'da görmeniz gereken yerlerin başında geliyor.
2 – Knidos Antik Kenti
![knidos antik kenti]()
Eğer antik kentlere karşı bir zaafınız varsa ve Knidos'tan önce çok antik kent gördüyseniz, burası sizi pek fazla etkilemeyecektir. Çünkü oldukça boş. Antik tiyatronun küçük bir kısmı ayakta kalmış ve şu an o kısma girişe izin de verilmiyor. Ancak doğası ve denizi gerçekten efsane derecede güzel. Hatta antik kenti gezdikten sonra 3-4 tane yüzülecek yer de bulunuyor Knidos Antik Kenti'nin yanında. Deniz oldukça durgun ve berrak. Küçük bir uyarı; yanınıza yiyecek, içecek gibi şeyler götürün. Çünkü antik kentin orada yalnızca 1 işletme var ve fiyatlar dudak uçuklatıyor. Biraz sinir bozucu bir durum.
3 – Kumluk Plajı'nda Akşam Yemeği
![datça merkez restoranları]()
Kumluk Plajı, Datça Merkez'in göbeğinde yer alan küçük ve belki de Datça'nın tek kum plajı. :) Limanın orada bulunuyor. Plajın arkası yığınla restoran dolu. Gündüzleri işletmelere ait olan şezlong ve şemsiyeler, akşamları yerini masa ve sandalyelere bırakıyor. Dilerseniz rakı-balık, dilerseniz de daha soft bir şeyler yiyebilirsiniz. Fakat o ortamı mutlaka solumanız adına Kumluk Plajı'nda yer alan restoranlardan bir tanesinde mutlaka akşam yemeği yemenizi öneriyorum. Datça genel olarak pahalı bir yer olduğu için, bu anlamda hazırlıklı olmanızda fayda var. :)
4 – Uluslararası Knidos Kültür ve Sanat Akademisi
![uluslararası knidos kültür sanat akademisi]()
Eğer uzun soluklu bir Datça tatili düşünüyorsanız, Palamutbükü'nün ilerisinde yer alan Yaka Köyü'nün içerisinde bulunan Uluslararası Knidos Kültür ve Sanat Akademisi'ni mutlaka ziyaret etmelisiniz. Kocaman harflerle "UKKSA" yazan tabelasıyla fark etmeniniz mümkün değil zaten. Bahçesinde çeşit çeşit heykeller, üst kısmındaki avluda birbirinden şahane resim tabloları sergileniyor. Oldukça farklı bir atmosfere sahip olan Uluslararası Knidos Kültür ve Sanat Akademisi'ni ziyaret etmenizi ve yılın 6 ayı akademinin başında duran, hayatını sanata adamış bir galerist olan Nevzat Metin'le tanışmanızı canı gönülden tavsiye ediyorum. Ufkunuzu açan sohbetleri ile size oldukça iyi gelecek.
5 – Mesudiye'deki Bükler
![mesudiyedeki bükler]()
Datça'nın merkezine yaklaşık 20-30 dakikalık mesafede olan Mesudiye, içerisinde barındırdığı bükleri ve küçük küçük köyleri ile adeta bir cennet misali. Bu büklerin en ünlüleri ise sırasıyla Kızılbük, Hayıtbükü, Ovabükü ve Palamutbükü. Daha sakin ve huzurlu bir ortamda denize girebilmek için bu büklerden birinde konaklamayı tercih edebilirsiniz, benim gibi. :) Ben Ovabükü'nde konakladım ve inanılmaz huzur depoladım diyebilirim. Ovabükü ve Kızılbük, diğer iki büke göre en sakin olanları. Kızılbük'te bir tane tesis bulunuyor, dolayısıyla tüm koy size ait. Ovabükü'nde de baştan sona pansiyon ve apart oteller mevcut ancak oldukça büyük bir koy olduğundan dolayı yine o sakinliği hissedebiliyorsunuz. Hayıtbükü ile Palamutbükü ise en popüler olanları. Hayıtbükü daha küçük ve inanılmaz kalabalık. Palamutbükü ise en büyüğü. Daha çok otel ve restoran bulabilirsiniz burada. Hepsinin ortak noktaları ise; deniz muhteşem ötesi. Küçük bir dipnot; deniz ayakkabısı mutlaka yanınızda bulundurun. Yoksa çok zorlanırsınız.
6 – Issız Koylar Keşfi
![datça koyları]()
Datça'da 50'yi aşkın bük ve koy bulunuyor. Dolayısıyla aracınızla gezerken birçoğuna rastlayacak ve hepsinde biraz olsun yüzmek isteyeceksiniz. Ben özellikle Ovabükü ile Palamutbükü arasında kalan küçük bir koyu gözüme kestirmiştim ve hiç vakit kaybetmeden kendimi serin sularına atıverdim. Datça'da denize girilecek yerler diye bir sıralama yapılamaz. Zira Datça'nın her yerinden denize girebilirsiniz. Böylesine bir koy cenneti Datça.
7 – Tekne Turu
![datça tekne turları]()
Bazı yerlerde tekne turu yapmak bir zorunluluktur. Datça'da bu durumun biraz değişken olduğunu düşünüyorum. Eğer aracınız yoksa evet, yapmalısınız. Zira bu saydığımız büklerin dışında, araçla ulaşılamayan, -mesela Domuz Çukuru Koyu Pigs Bay- gibi koylarda da yüzebilirsiniz. Datça limandan düzenlenen 5 çeşit tur seçeneği mevcut; Mesudiye turu, Palamutbükü turu, Knidos turu, Orhaniye turu ve Selimiye turu. Ben araçla gittiğim için ilk 3 turu zaten es geçtim ve farklılık olması açısından, biraz da merakımı celp ettiğinden Selimiye turunda karar kıldım. Selimiye dahil 5 farklı durağı bulunmasından dolayı oldukça uzun süreli bir turdu ve bir hayli yorucu oldu. En çok beğendiğim koy ise Datça Aktur'un karşısında yer alan Dimitri Koyu oldu. Fiyatları ise kişi başı 50-60 TL ancak pazarlık yapabilirsiniz. Eğer kalabalık bir arkadaş grubunuzla geldiyseniz 5-7 kişilik bir tekneyi 300 TL gibi bir rakama günlük olarak kiralayabilirsiniz de.
8 – Bal-Badem
![datça bal badem]()
Datça dendi mi akla hemen bal ve badem gelir, gelmeli de. Bir kere her yer badem ağacıyla dolu. Köyleri ziyaret ettiğinizde, teyzelerin sürekli badem kırar halde olduğunu göreceksiniz zaten. Bal da aynı şekilde fazlasıyla meşhur Datça'da. Aktur civarlarında bal üretilen bir orman mevcut hatta. Tavsiyem, merkezdeki dükkanlardan ya da köylerdeki kooperatiflerden değil de, bizzat köylerde yerel halkın sattığı bal ve bademlerden satın almanız. Palamutbükü'nü geçince Yazıköy gelir, oradaki herhangi bir tezgahtan satın alabilirsiniz mesela.
Bonus: Deveboynu Feneri
![deveboynu feneri]()
Burası Datça Yarımadası'nın en uç noktası. Datça'ya gelenlerin çoğu bu olağanüstü deniz fenerini sadece uzaktan izlemekle yetiniyor ne yazık ki. Onlara kızmıyorum çünkü Deveboynu Feneri'ne çıkmak oldukça zahmetli ve biraz zaman gerektiren bir şey. Oldukça dar bir patikadan yürümeniz, kimi zaman da bayır çıkmanız gerekiyor. Sorduğumuzda bize 20 dakikada çıkarsınız dediler ama dur-dinlen derken biz 1 saatte çıktık. Ancak öyle bir manzara karşılıyor ki sizi, çok az yerde rastlayacağınız cinsten. Sarp kayalıkların üzerinde duran Deveboynu Feneri, karşısında Kos Adası, arkasında Knidos Antik Kenti, bir tarafında Akdeniz, diğer tarafında Ege Denizi ile gerçekten de kusursuz bir şölen yaşatıyor sizlere. Sanıyorum yaklaşık 4 saatim Deveboynu Feneri'nin yanında geçti. Bir türlü ayrılmak istemedim oradan. Dolayısıyla zamanınız ve enerjiniz varsa, Deveboynu Feneri'ni Datça görülecek yerler listenize mutlaka ekleyin.
{product:Ogün's Place}
tokay ceritoğlu - 18 Ağustos 2016, Perşembe 10:21
Datça, ailece büyük aşkımız. Yazılanlara aynen katılıyorum. Selimiye tekne turu çok uzundu, dönüşte temmuz ayında aşırı rüzgardan Datça'ya kolayca dönemedik. Eski Datça'da yaşayan insan neden yaşlansın? Genç kalmak için orada yaşamak ve bademli köfte yemek, ot çeşitlerini ve yemeklerini tatmak belki de her şeydir çünkü stres yok. Merkezde Mavi Bayrak'lı deniz var. Datça imara açılacak denince çok üzüldük. Knidos'taki tek işletme fiyatlarını kontrolsüz şekilde yüksek tutuyor, yine Knidos'ta Ege ve Akdeniz'i ayırdığı söylenen çizgiyi görmek harika oluyor. Bal, badem, zeytinyağı muhteşem. Biz daha çok Datça'nın yerlisinin kültür düzeyinin yüksekliğinden etkileniyoruz.
Yaşar Fatih Mete - 18 Ağustos 2016, Perşembe 18:22
Strabon'un, "Tanrı çok sevdiği kulunu uzun ömürlü olsun diye Datça Yarımadası'na gönderir", bu sözü duymuştum. Ailece 10 günlük bir tatil yaptıktan sonra ne kadar da doğru bir söz olduğunu anladım. Hayalim Datça'ya yerleşmek. Bu kadar net.
Fatih - 18 Ağustos 2016, Perşembe 19:04
Liman - Sahil Güvenliğin yanında bir kahvaltı salonu bulunuyor. Hayatınızın kahvaltısını da orada yapabilirsiniz... Tüm lezzetler orijinal, doğal ve inanılmaz lezzetli...
Tunccan@gmail.com - 18 Ağustos 2016, Perşembe 19:56
Nefis doğası ile Datça Yarımadası bana doğa aşkını aşılamıştır. 1979 yılından buna giderim, hatta mayise 2016 bu sene Gökova Bisiklet Turu düzenledi Muğla Bisiklet Derneği tarafından. Ona da katılıp bisikletle de keşfettim. Sopa dikersin ağaç olur, oksijen, rüzgar öyle güzeldir ki insani mutlu eder. Tüm bunlar insani, sıcak, huzurludur...
Kamil Kongurtay - 19 Ağustos 2016, Cuma 11:35
Marmaris'ten Datça, özel araç ile 2 saat mesafede değil, 1 saat 15 dakika mesafededir. Datça'dan Marmaris de 1 saattir (iniş olduğu için). Ancak minibüsler ve otobüsler 1 saat 45 dakika bulur, bu da yolcu indir- bindir yaptıkları için.
Süleyman DOĞAN - 10 Haziran 2020, Çarsamba 10:39
Muhteşem bir doğa. Mutlaka görülmesi gereken yerler.
Meltem Temizdemir - 14 Ağustos 2020, Cuma 14:09
Datça Ovabü?ü'nde Çağla Pansiyon'da kaldık. Denize bir dakika yürüme mesafesinde (50-60 metre), sahilde kendisine ait duş ve şezlongu bulunan, temiz ve sıcacık bir ortamda tatilimizi geçirdik. Gülfidan ablanın bahçesinden topladığı tazecik biberler, domatesler, sıcacık omletler, menemenler, zeytinyağı ile lezzetli kahvaltılar yaptık. Herşey çok güzeldi. Datça'da keyifli, huzurlu,doğa ve deniz ile iç içe tatil yapmak isteyen herkese tavsiye ederiz.