Neredekal.com
Neredekal.com
Tatil Blog
Rota Önerileri
Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı’nın Hikayesi

Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı’nın Hikayesi

Paylaş
Burak Delibacak  
Eklenme: 15 Şubat 2021
 • Son Güncellenme: 17 Mart 2023
Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı’nın Hikayesi
Alibey ya da daha bilindik ismiyle Cunda Adası’nı ilk kez ziyaret eden gezginlerin birçoğu, genelde kıyı kesimindeki mekânlarda zaman geçirmeyi yeğliyor. Çok az bir kısmı ise adanın iç kısımlarını dolaşmaya odaklanıyor. Oysa yerel kültürü yansıtan sayısız fırsatla dolu dar sokakları arşınlayıp adanın merkezindeki tepeye çıkan şanslı azınlığı, bu yazımda sizlere hakkında detaylı bilgi vereceğim Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı karşılıyor. Terk Edilmişlik Hissi Yerini Değerli Kültür Hazinelerine Bırakmış kitaplık içi

Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı’nın hikâyesi, Rahmi M. Koç’un girişimleriyle başlamış. Kurtuluş Savaşı’nın ardından yaşanan mübadele sonrasında adeta kaderine terk edilerek yıkılma tehlikesi altına giren dini yapı, böylece adaya renk katan ve kültürel açıdan önemli bir mabede dönüşmüş.

Aslında bu dönüşüm, önemli bir kültürün devam etmesini sağlamış. Çünkü aynı alanı kaplayan manastırın günümüze ulaşan tek kısmı olan Aigos Yannis, 1835 yılından itibaren zenginleşen kitaplığı ve kilise hukukuna yönelik yayımlarıyla uzun süre adından söz ettirmiş.

Kilisenin aslına uygun restorasyonu sırasında batı tarafındaki değirmen de es geçilmemiş. Haliyle bir taşla iki kuş vurulmuş. Yani kitap kurtları değerli eserlerle dolu bir kitaplığa kavuşurken, manzara fotoğrafçılığına meraklı bireyler ideal arka planlarına kavuşmuş. Sevim ve Necdet Kent: Kitaplığa Adını Veren Harika Çift yeldeğirmeni görünümü

Kitaplık, adını sanata ve okumaya tutkuyla bağlı Sevim ve Necdet Kent çiftinden alıyor. Bu yönden bakıldığında, Rahmi M. Koç’un liderliğini üstlendiği proje ekibinin ne kadar doğru bir karar vermiş olduğu çok daha net biçimde anlaşılıyor.

Ayvalık’ın önde gelen iş insanlarından Sezai Madra’nın kızı olan Sevim Kent, 1918-2000 yılları arasında yaşamış. 1950 yılında Necdet Kent ile evlenen Sevim Hanım, başarılı bir ressam ve seramik sanatçısı olarak isim yapmış.

Uzun yıllar boyunca farklı ülkelerde Türkiye Cumhuriyeti’ni başarıyla temsil eden Necdet Kent ise II. Dünya Savaşı esnasında onlarca Musevi’yi soykırımdan kurtarmış değerli bir isim. Kitap okumayı aktiviteden ziyade yaşam biçimi olarak benimseyen Necdet Bey, aynı zamanda dolaylı olarak kitaplığın eşsiz koleksiyonunun toplanmasına da önemli katkı yapmış. Zira oğlu Muhtar Kent, babasından kalan 1.300’ü aşkın kitabı kültürel tesise bağışlamış. Enfes Manzarası ile Konuklarını Büyüleyen Bir Kültür Durağı denizden cunda

Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı’nın bünyesinde barındırdığı değerli koleksiyonu incelemek, açıkça söylemek gerekirse birkaç saat sürüyor. Ancak konumunun da etkisiyle mekânın öyle bir manzarası var ki; kısa süreliğine odaklanan çoğu gezgine tüm dertlerini unutturuyor. Haliyle kitaplıkta geçirilen süre de beklenenden fazla oluyor.

Ayvalık ve çevresindeki adaların tüm güzelliğini gözler önüne seren bu manzarayı daha net biçimde seyretmek için dilerseniz kitaplığa ait kafenin bahçesine yönelebilirsiniz. Konuklarına yaz aylarında serinleme fırsatı veren bu bölümdeki manzara, sonbaharda daha da etkileyici bir hal alıyor.

Özçekim yapmak isteyenlerin yoğun ilgi gösterdikleri değirmen ise anı ürünlerinin satışının yapıldığı bir mağaza olarak düzenlenmiş. Bu kısımda ayrıca Ayvalık’ın aromasıyla eklendiği tarifleri zenginleştiren zeytinyağının satışı yapılıyor. Özellikle dinlenmiş olanlarını kaçırmayın derim. Cunda Adası’nda Bunları Yapmadan Tatilinizi Noktalamayın! taş kahve cunda

Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı’nı ziyaret etmek elbette keyif dolu bir deneyim yaşamak anlamına geliyor. Ancak her ne kadar zor olsa da zamanınızın hepsini, gerek manzarası gerekse de koleksiyonuyla konuklarının övgüsünü kazanan kitaplığa harcamamanızı öneririm. Çünkü Cunda’da daha yapılabilecek bir sürü keyif dolu aktivite bulunuyor.

Örneğin, kitaplığın bulunduğu tepeden aşağıya indikten sonra Taş Kahve’de oturup, kahve keyfi yapabilirsiniz. Tabii dilerseniz adanın sahil kesiminde uzun yürüyüşlere de çıkabilirsiniz. Yalnız hangi aktiviteyi seçerseniz seçin, fotoğraf makinenizin yanınıza almayı sakın ihmal etmeyin. Zira bölgeyi bilen herkes gibi ben de Cunda’yı dolaşırken her an harika bir görüntüyle karşılaşmanın mümkün olduğuna defalarca ilk elden şahit oldum.

Hareketli bir günün ardından yeniden güç toplamak içinse Cunda’nın kıyısında sıralanan restoranlardan birine oturmayı tercih edebilirsiniz. Böylece Ege’nin bereketli sularında yetişmiş taze deniz ürünlerinin ve mezelerin tadına bakma fırsatı yakalayabilirsiniz.