Topraklarında birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan İstanbul Bizans ve Osmanlının başkenti konumundaydı. Başkent olmasının da etkisiyle sürekli olarak göç alan İstanbul daha kalabalıklaşmaya ve büyümeye başlamıştır. Bu büyüme ve kalabalıklaşma ile birlikte halkın ihtiyaçları da artmıştır. Bu ihtiyaçlardan en önemlisi su olmuştur.
Özellikle Osmanlı İmparatorluğu zamanında iyice büyüyüp nüfusu artan İstanbul’ da bir yandan eski suyolları ve yapıları onarılırken, bir yandan da yeni su kaynakları bulunmaya çalışılmıştır. Yeni bulunan birçok yeni su hattından şehre su sağlanmaya başlanmıştır. II. Abdülhamit döneminde yapılan Hamidiye su yolu, bu yapılara iyi bir örnek oluşturmuştur.
Hamidiye Su Kulesi ya da daha çok bilinen adıyla Hamidiye Su Terazisi bu su hattı üzerinde yer alan önemli bir yapıdır. Yapının mimarî özellikleri ve işlevselliği açısından önemi, günümüzde bile halen genel geçerliğini korumaktadır. Günümüz İstanbul’ unda, sık ve bozulmuş bir yapılaşmanın arasında sıkışıp kalmıştır.
1900 yılında çekilmiş bir fotoğrafında, Hamidiye Su Terazisi civarında ve etrafındaki tepelerde hiçbir yapı görülmezken şimdilerde binalarla kuşatılmış durumdadır. Tüm bu olumsuzluklara rağmen yine de varlığını koruyabilmiş, dönemin mimari üslubunu yansıtabilmektedir.
Hamidiye Su Terazisi işlevsel özellikleriyle de döneminin su mühendisliği açısından önemli ipuçlarını barındıran ayrıcalıklı ve özel bir yapı olma özelliğini halen korumaktadır. Halen Kağıthane Yeşilce Mahallesi, Eski Büyükdere Caddesi kenarında tüm görkemiyle ayakta durmaktadır. Kulenin yüksekliği 8. 75 metredir.
Hamidiye Su Terazisi, Cendere Terfi İstasyonu\’ ndan borularla basılan suyu, 300 mm\’ lik borularda yerçekimi kuvvetiyle 4000 metre mesafede bulunan Balmumcu Deposu’ na ve oradan da Yıldız Sarayı’ na pompalamaktadır. 1900 yılında çekilen fotoğrafta kulenin üst tarafında görülen bölüm günümüzde yoktur.
Kule, herhangi bir nedenle kullanılmamasına rağmen kendi kendine çalışmaya devam etmektedir.