Türkiye’nin en büyük gölü, dünyanın da en büyük sodalı gölü olan Van Gölü, ihtişamı ve güzelliğiyle her göreni kendine hayran bırakıyor. Yöre halkının Van Denizi diye hitap ettiği Van Gölü, Van’ın tarihi ve kültürel değerleriyle bir bütünlük oluşturuyor. Manzarası ve mimarisiyle herkesin gözbebeği olan Akdamar Adası ise kesinlikle Van denilince ilk akla gelen tarihi değerlerden. Çok değil bundan birkaç yıl önce gölde yaşayan canavarı görmek için gidilen Van, şimdilerde doğal güzellikleriyle gündemde! Gölden canavar çıkmasını beklerken göl etrafındaki güzelliklerle tanışanların ve eşsiz günbatımlarını izleyenlerin "yine ve yine gidilecek yerler" listesine giren şehir. Haydi Van’a gidelim ve biraz göl manzarası izleyelim.
Dünyanın en büyük sodalı ve Türkiye'nin en büyük gölü olan Van Gölü’nde, bilinen 103 tür fitoplankton, 36 tür zooplankton ve sadece iki tür balık yaşıyor. Bu suda yaşamayı başaran iki balık türünden biri inci kefali (Chalchalburnus tarichi), diğeri de siyah benekli sarı bir balık. Diğer balık türü ise 2018 yılında bir dalış eğitimi sırasında, bir mikrobiyalitinin içerisinde keşfedildi. Esasında bu balık türü ile ilgili araştırmalar hala devam ediyor.
Endemik balık türünün her yıl gerçekleştirdiği bu döngü, Araplar tarafından doğaüstü sebeplerle ilişkilendirilmiş. Öyle ki balığın bir büyücünün büyü yapması nedeniyle sürgüne gittiği inanışı, çeşitli eserlerde kendisine yer bulmuş. Yakut-el Hamevi, 1224-1228 yılları arasında kaleme aldığı “Mucemü’l-Büldan” isimli eserinde, bu konudan detaylıca bahsedildiğini görebilirsiniz.
Takvimler 1889 yılının nisan ayını gösterirken üç arkadaş Bitlis’ten Muş’a doğru yola çıkmış. Yolculuk esnasında Tatvan’da mola veren grup üyelerinden biri abdest almak için göl kıyısına gitmiş. Ancak suya yaklaştığı anda gölden bir yaratık çıkıp talihsiz adamı içine çekmiş. Daha sonra göl seviyesinden 25 metre yukarı sıçrayıp hızla gölün derinliklerine karışmış.
Dönemin vali yardımcısı Beyazıt Bestami Alkan’ın ikinci ismiyle anılan canavara dair bu hikâye, II. Abdülhamit döneminde yayımlanan Saadet Gazetesi’nde yer almış. Popüler olmasının ardından parklara ve çay bahçelerine adını veren, armalarda kendisine yer bulan Bestami’yi bulmak için çeşitli sualtı araştırmaları yapılmış. Ancak tüm çabalara rağmen canavarın varlığına ilişkin somut kanıtlara ulaşılamamış.
Var olduğuna dair inanış günümüze kadar devam etmiş. Gördüğünü iddia eden kişiler ortaya çıkmış. O kadar çok konuşulmuş ki medyaya bile yansımış. Çizgi dizi The Secret Saturday'in bir bölümünde yer almış. Destination Truth isimli belgeselin üçüncü sezonunda da işlemişler. Bu kadar çok gündem olunca haliyle sonunda buraya bilimsel bir ekip göndermişler. İncelemeler üzerine hiçbir şey rastlamadıklarını bildirmişler. Gevaş merkeze de bu canavar adına Canovan isimli bir heykel dikmişler. Heykel canavardan daha çok sevimli bir dinozora benziyordu. Van Gölü Canavarı’nın hikayesi ile ilgili daha detaylı bilgi almak için Bir Efsanenin Gerçeğe Dönüşme Hikayesi adlı yazımızı okuyabilirsiniz.
Bir han misali sayısız medeniyet ağırlayan Anadolu’nun "incisi" deniyor Van için. Kışın bir kayak merkezi olarak rağbet gören şehir, yazın da tarihi ve doğal güzellikleriyle doğu turizminin gözbebeğine dönüşüveriyor. Van’ın doğal güzelliklerinin kuşkusuz en öne çıkanı ise mavinin her tonunu barındıran ve "Van Denizi" de denilen gölü. Doğunun denizden yoksun büyülü coğrafyasını maviliğiyle neşelendiren Van Gölü’nün kumla kaplı kuzey ve doğu sahillerinin şezlongda uzanıp, sularda kulaç atan turistleri ağırlamasına belki de çok az kaldı. Ama şimdi göl etrafındaki büyülü yerler ve tadılması gereken lezzetler neler, gelin isterseniz onlara bakalım.
Gevaş ilçesindeki ada gölün en büyük ikinci adası. Gürpınar’dan bineceğiniz feribotla yarım saatte ulaşabiliyorsunuz. Adayı önemli bir keşif noktasına dönüştüren özelliği ise Kutsal Haç adıyla da anılan Akdamar Kilisesi. 915-921 yılları arasında Kral Gagik tarafından yaptırılan ve Ermeniler için bir Orta Çağ başyapıtı olan kilisenin benzersiz kalması amacıyla mimarının kollarının kesildiğine dair rivayetler var. Kilisenin yarattığı tarihi atmosfer kadar duvarlarındaki ilginç rölyefler de ilginizi çekecek. Tevrat ve İncil’den Adem ile Havva, Yunus Peygamber, melekler, kuşlar, hayatağacı gibi sahneler ve kim olduğu bilinmese de muntazam hatlarıyla duvarı süsleyen yabancı yüzler… Kilise Ermenilere hac yeri olduğu, tarihseverlere de görsel bir şölen sunduğu için çok özel! Bir adada olması da işin içindeki gizem!
Muradiye Şelalesi’nin hemen yanında ve muhtemelen 19. yüzyıldan kalmış olan köprüye neden şeytan köprüsü denilmiş tam olarak bilinmese de köprünün dik duruşunun üzerinden gelip geçenleri biraz ürperttiği kesin. Eski dönemlerde yeni evli bir çiftin buradan çaya düştüğünün söylenmesi ve su debisinin köprünün altında birden yükselmesi gibi sebepler burayı merak uyandırıcı bir rotaya dönüştürüyor. 3 metre yüksekliğiyle bir kartal yuvası gibi görünen tarihi köprü Instagram’daki en güzel fotoğraf fonlarından biri olmaya aday, Van Gölü’ne gittik ama burayı görmedik demeyin!
Buraya geldiğinizde görmeden dönmemeniz gereken bazı yerler var. Van Kalesi gibi, Akdamar Kilisesi gibi... Urartu döneminden kalan Van Kalesi, şehir merkezine 5 kilometre uzaklıkta konumlanıyor. Bir kaya kütlesi üzerine kurulmuş bu kaleye çıkın ve muazzam manzaranın tadını çıkartın. MüzeKartınız varsa ücretsiz gezebilirsiniz. Ayrıca kaleye doğru çıkarken çocuklar sizinle sohbet etmek isteyecekler. Onlarla diyalog içine girebilmek mutluluk verici.
Kale deyince ilk akla gelen şehirlerden olan Van’da, gölü 250 metre yüksekten izleyen Ayanis Kalesi de görmeden gitmeyin diyeceğimiz yerlerden. Taa VII. yüzyıldan, Urartulardan bu yana gölü izleyen kalenin olası tüm göl canavarlarını da gördüğü bizce kesin. Kazıların aralıklı olarak halen sürdüğü kalede dünya için önemli tapınaklardan olan Haldi Tapınağı da dahil birçok alan gün yüzüne çıkarılmış. Tarihte uzun yolculuklara çıkmayı seven bir gezginseniz gölü bir Urartulu gibi izleyeceğiniz kaleyi de rotanıza alın. Kale Tuşba ilçesi sınırları içinde.
Peki, Van deyince aklınıza ilk ne geliyor? Sanırım birçoğunuz hemen Van kedisini söyledi. Bir gözü yeşil bir gözü mavi olması ile ünlü bu kediler sizi kendilerine aşık edecek. Van kedilerini bizler de dahil dünyada birçok kedisever gözünden tanıyor. Ama ipek gibi bembeyaz tüyleri ve aslan gibi yürümesi de "bu kedi kesin Vanlı" demek için yeterli sebeplerden. Göl kıyısında bulunan Van Kedi Evi onları korumak ve üremesini sağlamak için Yüzüncü Yıl Üniversitesi bünyesinde kurulmuş. Hepsine de paşalar gibi bakılıyor. Özellikle çocuğunuzun çok seveceği kedi evi Van Gölü kıyılarındaki en sıcak, en gülümseten yerler arasında. Bu sevimli patiler aynı zamanda Van’ı dünyaya tanıtan kültür elçileri gibi…
Ayrıca Van travertenlerini de bilmiyor olabilirsiniz. Pamukkale gibi Van’ın Başkale ilçesinde de travertenler bulunuyor. Burası da 45 kilometre mesafede konumlanıyor. Bu iki yere özel aracınızla gidebileceğiniz gibi çeşitli turlarla da ulaşabilirsiniz.
Edremit’in Kadembastı çıkışına kadar göl etrafında sıralanan restoranlar ilçenin yöresel yemek kültürünü en iyi temsil eden yerler. Bazı restoranların göl üzerindeki ahşap terasları sanki bir deniz kıyısında yemek yiyormuş gibi hissettirirken hem göl ürünleri hem de meşhur kaburga kebabı gibi bir dolu alternatif sunuyor.
Bir yanı göle bakarken bir yanı da Nemrut ile Süphan Dağı arasındaki ovaya yayılmış Ahlat, Orta Çağ’da kurulmuş İslam medeniyetlerinin en büyük şehirlerinden biri ve Bitlis iline bağlı. Ahlat’ın en görülesi yeri ise Anadolu’ya ilk gelen atalarımızın XII. yüzyıldan kalma Selçuklu Mezarlığı. Boyları 3,5 metreyi bulan ve üzerinde yazıtlar olan mezar taşları bazı bilimsel çevrelere göre Göktürk Yazıtları’ndan sonraki en önemli bulgular. Bol bol fotoğraf çekeceğiniz ve dünyanın binbir bucağında dolaşıyormuş gibi hissedeceğiniz Ahlat’ın diğer özel noktaları da Selçuklu’dan kalma kümbetler, Bayındır Camii ve köprüsü. Ahlat’ta yemek yiyebileceğiniz restoranlar genellikle yerleşim merkezinde kümelenmiş. Kıyı kesimlerde de hem yeşile hem de maviye doyabileceğiniz yerler mevcut. Kebap ve kavurma gibi etli menüler ise yörenin en iyi yapılan yemekleri.
Binlerce yıldır etrafına bereket saçan Van Gölü, her daim ilgi odağı olmuş bir doğa harikası. Her mevsim ziyaretçilerine ayrı bir güzellik sunan Van Gölü, gittiğiniz mevsimin özelliklerini iliklerinize kadar hissetmenizi sağlıyor. Özellikle ilkbahar ve yaz aylarında Van Gölü’ne giderek çok daha eğlenceli anları geride bırakabilirsiniz. Yaklaşık 430 kilometrelik bir sahil şeridine sahip olan gölde ve çevresinde pek çok aktivite yapmanız da mümkün. Volkanik dağlarla çevrili, uçsuz bucaksız bir gölün etrafında sadece yürüyüş yapmak bile çok keyifli olsa da, yapılabilecekler bununla sınırlı değil.
Van Gölü çevresinde uzun yürüyüşler yapmak ayrı bir keyifli oluyor. Göl kenarında bisiklete binenler, barbekü alanlarında mangal ya da piknik yapanlarla birlikte sahil boyunca yürüyüş yaparak siz de anı yaşayabilirsiniz.
1. Gün: Benim önerim bir gününüzü tamamen Van Gölü ve Akdamar Adası’na ayırmanız. Göl kenarında şöyle güzel bir Van kahvaltısı yapın. Van kahvaltısı o kadar çeşitli ki vegan kişiler de kendilerine göre bir şey bulacaktır. Karnınızı mutlu ettikten sonra ruhunuzu da doyurmak için adaya doğru yol alın. Tekneler ile 20-25 dakika içerisinde adaya ulaşıyorsunuz. Kilisenin dışındaki işlemeler harika! Bütün hikâyeleri kilisenin duvarlarına işlemişler. Bu görkemli emeğin karşısında insan gerçekten değişik duygular yaşıyor. Biz şanslıydık rehber bir arkadaşımız bize eşlik etmişti. Duvarlardaki hikayeleri bize anlattı. Akdamar Adası’nın ve Kilisesi’nin tadına vardıktan sonra döndüğünüzde bir de Van Denizi’nin sodalı suyuna girin ve günün yorgunluğunu üzerinizden atın. Sodalı su vücudunuza da iyi gelecek.
2. Gün: Eğer kiraladığınız veya kendi aracınız var ise bir yerleri gezmek zaman kazanmak açısından kolaylık sağlayabilir. Diğer gününüzü Van Kalesi’ni ziyaret edip, alt bölgesinde konumlanan Van Evi’ni ve tarihi köprüleri görmeye ayırabilirsiniz. Ardından Van Kedi Evi’nde vakit geçirebilirsiniz. Şehir merkezine geldiğinizde bir süsleme sanatı olan savat gümüş işlemelerini de inceleyin. Harika takılar bulunuyor. Savat ustaları, gümüş bir eşyanın üzerine çizim yapıyorlar.
3. Gün: Daha uzun bir süre Van’da kalacaksınız Muradiye Şelalesi’ne gidebilirsiniz. Eğer göç zamanına denk geldiyseniz rotanızın bir tanesi zaten burası olsun. Van merkezden gidiş bir saatten biraz fazla sürüyor. Buraya vardığınızda şelalenin ve manzaranın tadını çıkartmak isteyeceğiniz için bir gün ayırmanızı öneririm.
4. Gün: Veyahut tersi bir istikamette olan Başkale yolu üzerindeki Hoşap Kalesi’ni ziyarete gidebilirsiniz. Ya da bir diğer gününüzün tamamını da Başkale’yi keşfetmeye ayırabilirsiniz. Bu tarafa doğru yol aldığınızda aynı zamanda Vanadokya’yı ve travertenleri de görebilirsiniz. Vanadokya ile travertenler arasında araç ile bir buçuk saatlik bir mesafe var. Eğer merkezde konaklıyorsanız önce Hoşap Kalesi’ni ziyaret edip ardından Vanadokya Peri Bacalarını ve sonrasında da travertenleri ziyaret edebilirsiniz. Travertenler en uzak noktada bulunuyor. Ya da ikisi arasında bir tercih de yapabilirsiniz. Zamanınıza ve ulaşım imkânınıza göre yolculuğunuz şekillenecektir.
Biliyorsunuz Van şehri bölge itibari ile karasal iklime sahip. Kış ayları oldukça keskin ve uzun geçiyor. Eğer Van’ı ziyaret etmek istiyorsanız yaz aylarını sizlere öneriyorum. Yaz dönemi Van sıcak, kurak ve yağışı az ama Van Gölü’nün esintisini bedeninizde hissetmek hoşunuza gidecek. Ama "hayır, ben kış sporları ile ilgileniyorum" diyorsanız, ne ala! Geveli’de bulunan Abalı Kayak Merkezi, birçok ziyaretçiyi kış aylarında ağırlıyor.
Ayrıca haziran ayında da Van’ı ziyaret edebilirsiniz. İnci Kefalı Göçü Kültür ve Sanat Festivali yapılıyor. Her yıl nisan ayından temmuz ayına kadar kefal göçü yaşanıyor. Eylül ayında ise Erçek Gölü Flamingo Göçü Festivali gerçekleşiyor. Eylül ayının ikinci haftasında da Akdamar Adası ayin törenleri yapılıyor. Gitmeyi planlarken bu kültürel etkinlikleri de bir düşünün derim.
Van şehrine ulaşmak oldukça kolay. Büyükşehirlerden aktarmalı veya doğrudan olarak Van Ferit Melen Havalimanı’na uçuş bulabiliyorsunuz. Eğer aktarmasız bir uçak ile giderseniz ortalama bir buçuk saat süre sonra Van’dasınız. Veyahut şehirlerarası otobüsleri de tercih edebilirsiniz. Van’a vardığınızda ise şehir merkezine ulaşmak için araç kiralayabilir ya da toplu taşımayı tercih edebilirsiniz.
Van Gölü ise Bitlis ve Van illeri sınırında konumlanıyor. Burayı ziyaret etmek istiyorsanız Van ya da Bitlis'e gelmeniz gerekiyor. Havayolunu tercih edecekseniz, Bitlis’te olmadığı için Van havalimanını değerlendirebilirsiniz. Ardından toplu taşıma ya da araç kiralama yöntemi ile göre kolayca ulaşabilirsiniz.
Evet, Van’a vardık. Peki, nerede kalacağız? İster Van’ın merkezinde ister Van Gölü’nün çevresindeki otellerde konaklayabilirsiniz. Her türlü bütçeye göre üç yıldızdan beş yıldıza kadar çeşitli oteller bulunuyor. Şehir merkezindeki oteller daha çok tercih ediliyor. Ayrıca daha uygun fiyatlı bir konaklama istiyorsanız Van apart otelleri de tavsiye edebilirim. Eğer sırt çantalı bir gezginseniz, evini bu tarz seyahat edenlere açan, onları misafir eden kişileri bulabileceğiniz internet siteleri ve Facebook grupları da mevcut.
Doğu Anadolu Bölgesi’nin en hareketli, en enerjik illerinden olan Van’da keşfedilecek pek çok turistik nokta olmasının yanı sıra, göl çevresinde ve şehir genelinde yapılacak onlarca aktivite de bulunuyor. İster dalış ister yamaç paraşütü yapın, Van Gölü sizi her anlamda mutlu etmeyi başaracak, bundan emin olabilirsiniz.