Zamanının en gösterişli yapılarından olan otel günümüzde de aynı ihtişamını koruyor. Oryantal ve Neo -Klasik karışımı bir tarzda inşa edilen otel 7 katlı olup, 115 oda ve 16 süitle hizmet veriyor. Yapının mimarı ise başta İstanbul Arkeoloji Müzesi binası olmak üzere, İstanbul’da pek çok yapıda imzası bulunan mimar Alexandre Vallaury. Otel odalarının nostaljisi korunuyor ama teknolojinin nimetleri de maksimum seviyede kullanılıyor. Yüksek tavanlar, Murano camından avizeler, geleneksel Türk kilimleri ve halıları, rustik mobilyalar, Fransız dantel perdeleri, mermer banyolar ve pençe ayaklı küvetleriyle eşsiz bir konaklama sunan Pera Palas, sizi bir eski zaman filminin başrolüne taşıyıveriyor.
Otelin nostaljik asansörü kurulduğu ilk günden bu yana çalışıyor. Alt katındaki Atamızın kaldığı 101 no’lu oda ise şimdi onun anılarıyla dolu, çok sevdiği şafak pembesiyle bezeli bir müze oda ve konaklamaya kapalı. Otelde ayrıca Agatha Christie, Greta Garbo, Ernest Hemingway ve Pierre Loti için de farklı konseptlerde müze süitler de var.
Paris’ten kalkan Orient Ekspres ile gelen Agatha Christie, Ernest Hemingway, Greta Garbo, İran Şahı Rıza Pehlevi, Amerika’nın first lady’si Jacquelin Kennedy, İngiliz Kralı 8. Edward, gibi ünlü isimlerin yanında Avrupalı diplomatları, tüccarları ve bankacıları da ağırlamış Pera Palas. Atamız ise 1917 sonrası burada birkaç kez kalmış ve misafirlerini de burada karşılamış. Ünlü yazar Ernest Hemingway ‘Kilimanjero’nun Karları’, Agatha Christie ise ‘Doğu Ekspresi’nde Cinayet’ eserlerini burada yazmış.
Otelin birçok ünlü misafiri arasında öyle biri var ki Pera Palas denildiğinde akla hemen onun ismi geliyor, bu kişi dünyaca ünlü polisiye yazarı Agatha Christie. Oteli İstanbul’daki evi yapan ünlü yazar 1926 – 1932 yılları arasında burada pek çok kez konaklamış. Her geldiğinde kaldığı 411 no’lu oda şimdi onun hatıralarıyla dolu bir müze oda olarak gezilmekte. Otelle özdeşleşen hikaye de bu ünlü misafir ve kaldığı oda ile ilgili. 1926 yılında 11 gün boyunca ortadan kaybolan ve kendisinden haber alınamayan Agatha Christie’nin nerede olduğunu bulmak için zamanın ünlü medyumu Tamara Rand’dan yardım istenmiş. Medyum, bu kayıp zamanın tüm detayının İstanbul’da Pera Palas Oteli’nde kaldığı odada gizli olduğunu söyleyince, medyumun tam tarif ettiği yerde bir anahtar bulunmuş. Anahtarın hangi kapıyı açtığı konusunda günümüze ulaşmış bir bilgi yok. Ama bu esrarlı hikaye de dilden dile dolaşmış.
Pencereleri Haliç’in eşsiz manzarasına bakan ve yüzyılı aşkın süredir önünden geçen caddenin kalabalığı hiç azalmayan bu tarih abidesi Word Luxury Awards’ın ‘Avrupa En Lüks Tarihi Oteli’ ödülüyle de onurlandırılmış. Şu sıralar digital platform dizilerine de konu olan Pera Palas bir otelden çok daha fazlası ve bizce bu onuru da fazlasıyla hak ediyor.