Tarihin bir döneminde (tahminen M.Ö. 7. Yüzyıl) aslen Yunanlı olan Megaralı göçmen grup baskılardan sıkılarak özgür yaşayabilecekleri bir kent kurma derdine düşer. Ve tabii dünya büyük, gidilecek yol uzun olduğundan o yer neresi olabilir konusunda bir kahine danışırlar. Kahin kuracağınız kent körler ülkesinin tam da karşısında der ve göçmenler de körlerin yaşadığı yer neresidir, aramaya başlar. Az giderler, uz giderler ve bir tepeye gelirler. Göçmenlerin lideri Byzas böyle bir kentin olduğuna inancına yitirdiği anda sahilden karşı kıyıya bakar ve bu güzelliği daha önce görmemiş olmasına şaşırır. Aradığı yer o an bulunduğu Sarayburnu, karşı kıyı da o zamanlar adı Khalkedonia olan ve körler ülkesi anlamına gelen Kadıköy'dür. Ve tabii arayıp bulan Byzas olduğu için kentin ilk ismi de Byzas'ın şehri anlamına gelen Byzantium olarak anılır. İstanbul'a ilk ismini veren Byzas'ın yerleştiği bölgede bolca altın bulduğu, İstanbul'un ‘taşı toprağı altın' sıfatını da o dönemlerde kazandığı söylenir.
İhsan Oktay Anar'ın Puslu Kıtalar Atlası'nda yazdığı eski İstanbul zamanlarına gidelim şimdi. Kitap tabii ki bir kurgu ama bir de 15. Yüzyıldaki Kapalıçarşı rivayetleri var ki her ikisinde de tünellerden bahsediliyor. Hatta büyüler ve bilinmeyenleri yazmasıyla ünlenmiş Giovanni Scognamillo diye bir yazar daha var ve onun da ‘İstanbul Gizemleri' adlı kitabında konu yine tünellermiş. Efsanelerde Yerebatan Sarayı'ndan ve Kapalıçarşı'nın altından girilen tünellerin Marmara Denizi'nden devam edip Kınalıada'ya kadar uzandığını anlatılmış. Bu tünelleri bilenler de Kuran'a el basarak gizli tutacaklarına yemin ediyorlarmış.
Günümüzün bol betonlu, plazalı yeryüzü inşa edilirken, eski binalar yıkılıp yerine yenileri dikilirken keşfedilen bu tünellerin bazıları Bizans, bazıları Osmanlı döneminde yapılmış. Üzerlerinde bu kadar yük taşırken, binlerce araba gelip geçerken nasıl yıkılmadan sağlam kalabilmiş sorusunun cevabı ise Bizans'tan kalma çok ince bir hesaplama. Örneğin Yerebatan Sarnıcı yapıldığından bu yana yaklaşık 25 çok şiddetli deprem atlatmış. Osmanlı'nın 2. Abdülhamit zamanında yapılan tünellerden en ilginç işlevli olanı ise Marmara Üniversitesi'nin Haydarpaşa Kampüsü ile Karacaahmet Mezarlığı arasında olanıymış ki burası sadece tıp derslerine kadavra taşımak için kullanılırmış. Tünelin girişi günümüzde beton dökülerek kapatılmış.
Efsane burada bitmiyor, Ayasofya'nın gövde inşaatı bitip sıra kubbesini yapmaya gelince imparatorluğun parası bitmiş. Eserini üzgün üzgün izleyen imparatorun yanına bu sefer beyaz giysili bir genç gelmiş ve ona bir katır sürüsü verirse inşaatı bitirebileceğini söylemiş. İmparator ilk önce kulak asmasa da gencin üstelemesi üzerine istediğini vermeyi kabul etmiş. Genç bir süre sonra da katırları altın yüklü olarak geri getirmiş. Yine ninelerimizi dedelerimizi analım ve iyi şeyleri çok dillendirmeyin nasihatlerini hatırlayalım. İmparatorun bu olayı herkese anlatması altınların da sihrini kaybedip ortadan kaybolmasının sebebi olmuş.
Gerçekten de olağanüstü bir kubbe mimarisine sahip yapının muadili yok. Hatta ustaların ustası Mimar Sinan bile muhteşemlikte çığır açsa da çıtayı bu kadar yükseltememiş. Yapı öylesine gizemli ki sütunlarından birinin içinde imparatorun sırlarını anlatan bir el yazması eser, altında da belgeselcileri bile şaşırtan birçok dehliz bulunmuş. Bu dehlizlerin suyla dolu olduğunu ve araştırmaların da dalgıç ve arkeologlar tarafından yürütüldüğünü de bizzat belirtelim. Peki ne mi bulunmuş? Ayasofya'nın altı, kutsallığına inanıldığı bir akıntıdan su doldurmaya çalışanların kaybettiği Nuh nebiden kalma mataralar, şamdanlar, 13. Yüzyılda yaşamış bir aziz çocuğa ait mezar ve nice kalıntılarıyla bir açık hava müzesiymiş. Ama tünel yokmuş, bu da doğruluğu kesin bir ayrıntı.
Yoğun tarihi ve derin yaşanmışlığıyla bir dünya metropolü olan şehrin ‘bu kadar da olmaz' dedirten mucizelerle dolu bin bir yanı var. Peki ya sizin bildiğiniz başka efsaneler var mı, yorumlara yazabilirsiniz! Bu kadim şehri tam kalbinden tanımak için İstanbul semtlerinden Şişli'de konaklayabileceğimiz tesisleri öğrenebileceğiniz Şişli Otelleri adlı yazımıza bakabilirsiniz!
Daha fazla İstanbul Oteli incelemek için aşağıya bakabilirsiniz;
İnsanlığı ve kapital sistemin gelişimiyle beraber, insan gücüne dayalı üretim oldukça hızlandı. Sömürü sisteminde dayanan...
Adıyla ilgili ilk izlere Likçe yazıtlarında rastladığımız, Milattan Önce 5. Yüzyıldan itibaren yerleşim yeri olarak...
Açık havanın ve temiz çevrenin geniş bir yer kapladığı Çatalca piknik alanları ile ailecek veya...
Muğla'nın turistik ilçeleri arasında başta gelen Fethiye, kamp alanları açısından da tercih edilen tatil beldeleri...
İzmir, yıllardır Ege Bölgemizin en çok ziyaretçi ağırlayan turizm rotası olmaya devam ediyor. Birbirinden güzel...
Bursa yemyeşil doğayla şehir hayatını bir arada sunan nadir kentlerden biri. Doğal güzellikleri ve tarihi...
Mayıs ayında İstanbul'da sergi gezmek ve sanata doymak mümkün. Yılın hemen hemen her ayında çeşitli...
Bugün insanlığın en önemli bilgi aktarımını sağlayan kitaplar, günümüzde teknolojinin gelişimiyle geçmişe nazaran önemini yitirdi...
Bahar ve yaz aylarının vazgeçilmez aktivitesi piknik, istediğiniz şekilde eğlenebileceğiniz ve eş dostla doyasıya vakit...
Kış aylarını geride bıraktığımız bu günlerde tüm yıl boyunca ne kadar yorulduğunuzu hissediyor olabilirsiniz. Hem...
Yaz tatili fırsatlarıyla ve cennetten bir parça olmadığına bin şahit isteyen ilçeleriyle Antalya, ülkemizin turizm...
Hangimiz mitoloji hakkında meraklı değilizdir ki? Hele bir de konu şehir efsaneleri, tarih öncesi çağlarda...