Türkiye, İran, Pakistan, Hindistan, Nepal, Tibet, Bhutan, Moğolistan ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde motosiklet yolculukları yaptınız, yol, yolculuk, seyahat sizin için ne ifade ediyor? Hangi dürtü sizi yollara düşüyor? Hepimiz bir bölgede, bir mahallede, bir evde, bir hastanede dünyaya geldik. Ancak hepimiz bu gezegenin çocuğuyuz. Bu gezegene ait her şey aslında bize de ait. Atalarımız yüzbinlerce, milyonlarca yıl önce bu dünyaya yayılmış. Homo-sapiens son 200 bin yıldır var ancak onun öncüleri milyonlarca yıl önce gezegenimize yayılmış. Çevremizde gördüğümüz bütün ırklar, insanlar hepsi Afrika’dan çıkanlar. Ve 60 bin yıl önce çıkanlar, son büyük göç ile gezegene yayılanlar… Dolayısıyla hepimiz gezegenin çocuğuyuz ve gezegendeki bütün kültürler aslında hepimizden bir parça barındırıyor. Ama o coğrafyanın ve iklimin koşullarına göre evrilmiş kültürler. Seyahat etmenin en büyük avantajı bu. Çünkü hepimiz neticede bir mahallede yaşıyoruz. Ve bu mahallede herkes bizim gibi, herkes aynı kültür kökeninden geliyor. Aynı gazeteyi okuyor, aynı televizyonu izliyoruz. Zannediyoruz ki bütün dünya bu. Dünya bunun çok acayip ötesinde. Gezegenimizde 7 buçuk milyar insan yaşıyor, 200 civarında ülke var, binlerce ırk, mezhep, alt kültürler, yerel kültürler var. Bunları deneyimlemek insana bambaşka bir farkındalık getiriyor. Bu farkındalığın yolu da seyahat etmek. O yüzden seyahat etmeyi de en az spor yapmak kadar yaşamın en önemli dinamiklerinden biri olarak görüyorum. Ve seyahat ettiğin takdirde gezegeni daha doğru tanıyorsun. Gezegeni doğru tanımak çok önemli. Çünkü o zaman yaşamı, varoluşu, nereden geldiğini, nereye gittiğini, bunun ne olduğunu daha iyi anlayabiliyor ve kendi içindeki o sentezleri daha doğru yapabiliyorsun. O yüzden seyahat etmek çok çok önemli. Herkese söylüyorum, mümkün olduğu kadarıyla en erken yaşta çocuklarınıza yurt dışı deneyimini yaşatın.
AKUT bünyesinde çocuk ve gençlerin doğa ve doğada yaşamın içinde olacakları kamplar düzenliyorsunuz, bu etkinliklerin çocuk ve gençlere katkıları nelerdir? Sizce doğa bizim hangi özelliklerimizi güçlendiriyor, hangi zayıflıklarımızla mücadele etmemizi sağlıyor? 5 yıldır bu kampları sürdürüyoruz ve çok güzel geri dönüşler alıyoruz. Bu yıl çocuklara doğada liderlik temalı eğitimlere başladım. Yıllardır indoor eğitimler veriyorum. Şimdi outdoor eğitimlere de başladık. Çok uzun zamandır bu yönde bir talep de söz konusu idi. Çocuklara erken yaşta böyle bir farkındalık yaratmak, kampta yer almalarını sağlamak, doğaya çıkartmak, ateş yakmayı, pusula kullanmayı, uyku tulumunda yatmayı öğretmek paha biçilemez bir deneyim. Çocuklar bir anda çok büyük bir gelişim gösteriyorlar. Bir haftalık bir kampta, bir anda aylarca büyüyüp, hemen hepsi çok olumlu faydalarla evlerine geri dönüyorlar. Bildiğimiz kadarıyla 2 çocuğunuz var. Onlarla ilgili seyahat planlarınız söz konusu mudur? Çocuklarımıza doğduklarında bir söz verdik. 18 yaşına geldiklerinde, 18 ülke görmüş olacaklar. İnşallah becerebiliriz.
Bugüne kadar gördüğünüz coğrafyalar içerisinde sizi en çok etkileyen yer neresiydi? Her coğrafyanın kültürün kendine göre öne çıkan tarafları var. Örneğin Himalayalar, dağların o heybetleri Karakurum Dağları çok etkileyici. Alaska’nın doğası da son derece etkileyici. Çok geniş ormanlar, müthiş bir doğa, akarsular, gölleriyle birlikte… Örneğin Avusturalya hem doğa hem kültür olarak ve ikisini de birlikte en üst düzeyde korumuş ve geliştirmiş olmasıyla çok etkileyici. Doğadan kopmamış ancak batılı sistemi en üstün haliyle yaşayan insanlar. Modern dünyanın, teknolojinin her şeyine sahipler ancak doğayla temaslarını koparmamışlar. Avrupa ise medeniyette çok yukarıda. Özellikle Kuzey Avrupa ülkeleri inanılmaz medeni seviyeye ulaşmışlar. Bu durum çok etkileyiciydi. Amerika ise bolluk bereket dünyası. Bir restorana gittiğinizde önünüze kocaman bir tabak geliyor. Her şey fazla fazla, bol bol. Her ülkenin, kültürün, coğrafyanın kendine göre çok etkileyici yerleri var. Bhutan, hayatımda gördüğüm en enteresan ülke idi belki de. Çünkü Bhutan Budist kültürü, geleneği en iyi korumuş ve en iyi şekliyle yaşayan ülke. Tibet de elbette oldukça etkileyici. Ancak Çin’in baskısı ve işgali altında olduğundan eski Tibet değil. Nepal acayip kalabalık ve otantik bir ülke. Aşırı kalabalık olması, çevre ve hava kirliliği gibi dertleri var. Ancak Bhutan’da bu dertlerin hiçbiri yok. Bhutan, buraya herkes gelmesin parası olan gelsin gibi son derece kontrollü ve akılcı bir turizm politikası uyguluyor. İnsanları ise inanılmaz farklı. Son derece kibarlar ve son derece eğitimliler. Hindistan bir kıta kadar büyük bir ülke. Her şeyin olduğu, çok kalabalık bir ülke. Coğrafi, kültürel çeşitlilik, ne isterseniz Hindistan’da mevcut. Hindistan tek başına bir kıta diyebiliriz. Afrika’ya gittiğinizde ise gökyüzünde başka bir renk var. İnanılmaz renkler ile karşılaşıyorsunuz. Savanalardan kaynaklanan, gökyüzünde turuncumsu, sarımsı başka yerlerde olmayan renkler ile karşılaşıyorsunuz. Moğolistan’da dünyanın en büyük çayırları var. Motosikletle bu çayırlara ulaşıyorsunuz ve böyle uçsuz bucaksız çayırları görmeden hayal edemezseniz. Önünüze bir bakıyorsunuz, uçsuz bucaksız çayırlar… Gözlerinizi kapayarak 20 dakika, yarım saat motosiklet sürseniz dahi önünüze ne çukur ne de bir taş parçası çıkıyor. Pek çok yer gördünüz, doğasıyla ve insanıyla tanıştınız. Henüz görmediğiniz hangi coğrafyaya seyahat etmek istersiniz? Çok var tabi. 90 civarında ülke gördüm. Her yer enteresan, nereye gitseniz bir şey öğreniyorsunuz. O yüzden seyahat etmek istediğim birçok yer var. Yakın zamanda motosikletle Güney Hindistan’a gitmeyi planlıyoruz. Hindistan’ın kuzeyinde bulundum, güneyini çok merak ediyorum. Ayrıca yelkenli bir tekne ile dünya seyahati hayal ediyorum. Nasuh Mahruki’nin seyahat bavulunda neler oluyor? Fotoğraf makinesi, video kamera, günlük için kağıt kalem defter ve genellikle laptop olur. 1997 yılından beri her gittiğim yere laptop götürüyorum. Elbette o seyahate özgü gerekli malzemeler de çantamda oluyor. Ayrıca çantamda mutlaka bir rehber kitap olur. Rehber kitap benim için oldukça önemli.