Kangalları, Balıkları ve Aşıkları ile Orta Anadolu'nun Yüksek Şehri Sivas

Kangalları, Balıkları ve Aşıkları ile Orta Anadolu'nun Yüksek Şehri Sivas

Paylaş
Coşkun Aral  
Eklenme: 22 Aralık 2017
 • Son Güncellenme: 17 Mart 2023
Kangalları, Balıkları ve Aşıkları ile Orta Anadolu'nun Yüksek Şehri Sivas
Kültürel ve tarihi özellikleriyle dikkat çeken Orta Anadolu’nun yüksek şehri Sivas, kurtuluş mücadelemizin bir nişanı olmakla kalmaz, aynı zamanda da ziyaretçilerini geçmişte bir yolculuğa çıkarır. Şehirde, geçmişin izleri hala canlıdır. Sivas Kongresi’nin yapıldığı Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesi, 1892 yılında mülki idadi olarak açılmış ve 27 yıl sonra tarihi kararların alındığı Sivas Kongresi’ne tanıklık etmiş. 1924’ten 1981 yılına kadar lise eğitiminin verildiği bina, bugün müze olarak hizmet veriyor. cosşkun aral sivas

{ad:0} Alparslan’ın Anadolu’ya girişiyle birlikte, Sivas’ta inşa edilen dönem eserleri hala ayakta. Mermer taç kapısıyla ziyaretçileri büyüleyen Gök Medrese, 1271 yılında Selçuklu veziri Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından yaptırılmış. Tuğla örgülü iki minaresi çinilerle bezeli. Sivas’ta Selçuklu sanatının başka örnekleri de var. Anadolu Selçuklu Sultanı III. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde Hibetullah Burucerdi’nin oğlu tarafından 1271 yılında yaptırılan Buruciye Medresesi de sadece taş işçiliğiyle değil, çinilerinin güzelliğiyle de ünlü. Medreseler, konaklar, hamamlar, camiler ve daha birçok eserle zengin bir şehir olan Sivas’ın ilçeleri de ziyaret edilip, tarihe tanıklık etmiş bu eserler mutlaka görülmeli. Kangal’ın Köpekleri ve Balıkları sivas kangalı

Sivas’ın ünü sınırları aşan köpeklerini ve kaplıcasını tanımak için merkezden 85 km uzaklıktaki Kangal’a gitmek gerek. Anadolu çoban köpeğinden farklı bir ırk olan Kangal köpeklerinin kökeni konusunda farklı rivayetler var. Bir tanesi, bu köpeklerin kökenini Asur ve Babil dönemine dayandırıyor. Buna göre, kangal köpeği bir aslan ve kaplanın çiftleşmesinden dünyaya gelmiş. Bu köpekler o dönemde, insanları vahşi hayvanlara karşı korumakla kalmıyor, aynı zamanda savaşıyorlarmış. Bir başka rivayete göre, kangal köpeği, bir Hint mihracesinin Osmanlı Sultanı Yavuz Selim’e hediyesiymiş. Sarayda bir aslanla savaşan ve onu yenmeyi başaran bu köpek, sultanın ilgisini çekince, mihrace ona hediye etmiş. Ne yazık ki, Sivas yakınlarına savaşmaya gelen Osmanlı ordusu, yanındaki köpeği buralarda kaybetmiş. İşte, Kangal köpekleri de bu kayıp köpekten üremişler. 17. yüzyılda Evliya Çelebi, Kangal köpekleri için bir aslan kadar güçlü diye yazmış. Avrupa’daki çoban köpeklerinin de, kıtaya akınlara giden Osmanlılar’ın beraberindeki kangal köpekleri sayesinde ortaya çıktıklarına inanılıyor. Kangal köpeğinin Amerika kıtasına gelişi ise 1950’leri bulmuş ve 1970’lere kadar sadece besicilikle uğraşanlar arasında tanınmış; 1980’lere doğru köpek cinsi uzmanları tarafından kabul edilir hale gelmiştir. American Kennel Club (AKC) ancak 1996 yılında Kangal'ı cins olarak kabul etmiştir. sivas kangalları

Korku nedir bilmeyen Kangal köpekleri, güçlü, kuvvetli ve sorumluluk sahibiler. Aynı zamanda da çok yakın birer arkadaşlar. Sahip oldukları bu özellikler onları değerli kılıyor. Dünyanın farklı ülkelerinde çiftlik hayvanlarını yırtıcılardan korumak için Kangal köpekleri yetiştiriliyor. Örneğin, Namibya’da nesli tükenmek üzere olan çitaların kurtarılması için Dr. Laurie Marker tarafından 1970 yılında kurulmuş olan Çita Koruma Fonu’nda, Kangal köpekleri vazgeçilmez bir öneme sahip.

Kangal’a 13 km uzaklıktaki Balıklı Kaplıca’nın da dünyanın dört bir yanından ziyaretçisi var. Kaplıca suyunun iyileştirici gücü ve sıcak sularında yaşayan balıklar özellikle sedef hastalarının dertlerine derman oluyor. Avrupalı biyolog Heckel’in, 1843 yılında tespit ettiği bu balık türü, litaratüre garra rufa olarak geçmiş. Cerrah balık olarak da adlandırılan bu balığın en önemli özelliği, protein besi yetersizliği sebebi ile insanlara yaklaşarak, cilt üzerindeki ölü deri parçalarını ve sedef hastalığına bağlı kepekleri yemeleri. 21 günlük tedavi süresi boyunca hastalar, tesisin sıcak sularında yüzüyor ve balıklar ciltlerindeki hastalıklarla mücadele ediyor. sivas notları

Bölgenin sıcak sularını, 1800’lü yıllarda komşu köylerden gelen insanlar fark etmişler. 1917’ye kadar bölge sazlıklarla doluymuş. Derken bir gün ayağından yaralanan bir çoban, yarasını suların iyileştirdiğini fark etmiş. Bu, birçok insanın bölgeye gelmesini sağlamış ve küçük havuzlar oluşturulmuş.

Ünü sınırları aşınca, balıklardan çalanlar da olmuş. Bu balıkları çoğaltmayı başarsalar da, Balıklı Çermik’teki sonuç alınamıyor. Bunun nedeni de suyun iyileştirici gücü. İçinde selenyum barındıran su, hücre yenilenmesini hızlandırarak, yaraların iyileşmesini sağlıyor.

Aşıklar aşıklar şehri sivas

20. yüzyıl aşık edebiyatımızın en büyüklerinden biri olan Aşık Veysel, Sivas’ın Şarkışla ilçesinde doğdu. Pir Sultan Abdal, Ruhsati, Kul Himmet ve daha niceleri Sivas’ın yetiştirdiği ünlü aşıklar... Bugün Sivas’ta aşıklık geleneği hala yaşıyor ve meraklılar için Aşıklar Kahvesi’ndeki atışmalara tanıklık etmekte fayda var. Bu geleneği sürdürmeye niyetli aşıkların atışmaları, hayatın izlerini taşır. Sevinç de hüzün de dile getirilir bu atışmalarda... Hayatın acısı-tatlısı saz eşliğinde dile getirilir ve dinleyicilerinin de kulaklarının pası silinir.

Sivas’ın kışı da baharı da ayrı güzeldir ama kışın gitmek isteyenler, Serdari’ye kulak versinler derim:

"Sekiz ay kışımız dört ay yazımız Açlığından telef oldu bazımız Kasım demeden buz tutuyor özümüz Mayısta çözülür gönlümüz bizim."

Yorumlar

Ali Niyazi Öz 
29.12.2017
Çok güzel ve bilgilendirici bir tanıtım olmuş, elinize sağlık. Gürün ve Gök Pınarı da eklemiş olsaydınız sevinirdim. Saygılarımla...