Neredekal.com
Neredekal.com
Tatil Blog
Faydalı Bilgiler
Yekta Kopan İle Sanat ve Seyahat Üzerine Yaz Sohbeti

Yekta Kopan İle Sanat ve Seyahat Üzerine Yaz Sohbeti

Paylaş
Editor  
Eklenme: 03 Temmuz 2017
 • Son Güncellenme: 17 Mart 2023
Yekta Kopan İle Sanat ve Seyahat Üzerine Yaz Sohbeti
Sesi Jim Carrey, Michael J. Fox ve çizgi film karakteri Sylvester ile özdeşleşen, edebiyatımızda son dönemin en önemli öykücüleri arasında yer alan ve kültür sanat programcılığında akla gelen ilk isimlerden olan Yekta Kopan ile sıcak bir röportaj gerçekleştirdik. Kendisine gündeminde son zamanlarda neler olduğunu, en çok etkilendiği coğrafyaları ve gelecek dönem seyahat rotalarını sorduk. Edebiyatımızda son dönemin en önemli öykücülerinden, seslendirme sanatının en önde gelen temsilcilerinden, kültür sanat programcılığında akla gelen ilk isimlerden, diğer bir deyişle pek çok alanda ürün veren önemli sanatçılarımızdan birisiniz. Siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Her gün yeni şeyler öğrenmeye çalışan biriyim sadece. Bitmek bilmez bir öğrencilik hali anlayacağınız. Yaptığım işleri birbirleriyle yarıştırmam. Sonuçta benim nasıl tanımladığımın bir önemi kalmıyor çünkü. Kimileri beni kitaplarımla tanıyor, kimileri yaptığım seslendirmelerle. Ama yaptığım bütün işlerin gelip dayandığı yer okumak ve yazmak. Kendimi bir okur-yazar olarak tanımlamak isterim kısacası. Sesiniz Jim Carrey, Michael J. Fox, çizgi film karakteri Sylvester ve Buz Devri’nin karakterlerinden Sid ile özdeşleşmiş durumda. Seslendirmeye nasıl başladınız? Karakterleri seslendirmek nasıl bir duygu? Yetmişli yılların Ankara’sında, TRT Ankara Televizyonu’nda başlayan bir yolculuk bu. Beş-altı yaşlarından beri yapıyorum. Kırk yılı aşan bir süreçten söz ediyoruz. Bu kadar uzun süre bir işi yaptığınız zaman, doğal olarak insanların ses hafızalarında bir yeriniz oluyor. Seslendirme bir mikrofon önü oyunculuğudur. Ama her sanat dalında olduğu gibi sadece doğal bir takım verilerle kotaramazsınız. Teknik bilgi de gerekir. Aynı anda hakim olmanız gereken birden çok değişkeni yönetmeniz gerekir. Bütün bunları tamamlayıp, bir karakterin sizin sesinizle bu dile kazandırılması, sonra da insanların beğenisini kazanması elbette gurur verici. Şu anki başarınızın temelinde yatan nedir sizce? Başarı kişiden kişiye değişen bir olgu. Zaman içinde, yaptığınız işin dinamikleri karşısında sürekli değişkenlik göstermesi kaçınılmaz. Kendisini "başarılı" görenlerden değilim ben. Sadece yaptığım işi, başarmaya çalışıyorum. Bunun için de her gün yeniden öğrenci olmaya, öğrenmeye hazır bir şekilde başlıyorum güne. Günün birinde "Başardım," demeyi istemem sanırım. Başarmak için çalışmak daha güzel. İşletme eğitimi aldığınızı öğrendik. Yaptığınız işler ve ortaya koyduklarınızla çok zıt gibi gözüküyor. Aldığınız eğitimin yaşamınıza ve şu an da yaptığınız işlere bir katkısı olduğunu düşünüyor musunuz? Bu sıkça sorulan bir soru. Cevabım hep aynı; evet. Bir eğitim sürecinden neler öğrendiğiniz ve bunu gündelik hayatınıza nasıl dahil ettiğiniz önemlidir çünkü. Yekta Kopan son dönemlerde neler yaptı? Hangi projeler üzerinde çalışıyor? Şu anda yoğunluklu olarak çalıştığım iş bir YouTube platformunda yaptığım program. Allianz Motto Müzik, ikinci yılına girmiş olan bir YouTube platformu. Ben de Noktalı Virgül adını verdiğim bir sohbet programıyla bu platformun bünyesindeyim. Bu yayıncılık anlayışının, geleceğin yayıncılığı olduğunu söylüyordum. Ama şimdi rahatlıkla şunu söyleyebilirim. İnternet üstü yayıncılık, günümüzün yayıncılığı. Çok üretken ve içten bir ekiple çalışıyoruz. Yaptığım program, geçenlerde Radyo Boğaziçi Müzik Ödülleri’nde "Yılın Müzik Programı" ödülü aldı. Bu ödül, günümüz genç izleyicisinin bakış açısını yansıtması açısından önemli bence. Bir başka proje de, iki cildini çıkardığımız ve üçüncüsüne çalıştığımız bir kültür-sanat almanağı olan Can Almanak. Bu da çok önemsediğim, yıllardır hayalim olan bir çalışmaydı. Bir şeyleri yaratmak, o yaratılanda yaşayabilmek ve yaşatabilmek nasıl bir süreç? Sorunuzun cevabını birkaç kere düşündüm. Cevaba gelince ben buna "üretmek" diyeyim. İnsan bir üretimi olmadan nasıl yaşar ki zaten. Açıkçası ben bundan başka bir yaşayış bilmiyorum. Hayatım boyunca üretmeye, üretken biri olmaya ve sizin deyiminizle o üretimin içinde yaşamaya çalıştım. Bitmeyen bir süreç. Üretirsiniz, üretiminizle hesaplaşır, özeleştirinizi yapar ve hemen bir sonraki üretime başlarsınız. Yaşamak denen döngü bundan oluşmuyor mu zaten? Yekta Kopan

Meslek hayatınızda dönüm noktalarınız var mı? Hangi olaylar veya çalışmalar hayatınızı farklılaştırdı? Olmaz mı? Çok sayıda var. Ama hemen söyleyeyim, doğru kararlar kadar yanlış kararlar da vardır. Meslek hayatı denen sürecin, doğrular ve yanlışların toplamından oluştuğunu düşünüyorum. Seslendirme yapmaya başladığım günden tutun da televizyonda kültür-sanat programı yapmaya başladığım gün kadar birçok hikaye. Bir dergide ilk kez yazışım, beni ben yapan dergi diyeceğim Hayalet Gemi’de yazmaya başlamam, Can Yayınları binasından girdiğim gün, aldığım ilk ödül... Liste uzar gider. Ama hayatın içinde dediğimiz kimi olaylar da o dönüm noktalarını oluşturmuştur. Kayıplar, acılar... Klasik tatil anlayışınız nedir? Sükûnet. Tek kelimeyle böyle anlatırım herhalde. Bol kitaplı, defterli-kalemli, uzun yürüyüşlere zaman ayırabildiğim günler. Karımla birlikte dostların sofrasına oturabildiğimiz geceler. Daldan dala konan sohbetler. Elbette tatilin tanımı, gittiğim coğrafyaya göre değişir ama genelde aradığım sükûnettir. Tatil sürecinin bana düşünme alanları yaratabilmesi gerekiyor. Yol, yolculuk, seyahat sizin için ne ifade ediyor? Hangi dürtü sizi yollara düşürüyor? Yolculuk hayatımın önemli bir parçası. Her ay en az üç yolculuk var hayatımda. İş yolculukları başta geliyor. Ama "gitmek" duygusunun ağır bastığı anlar da olmuyor değil. O duygu geldi mi, mutlaka bir yolunu bulur basar giderim. Uzun süre aynı sandalyede oturamayanlardanım ben. Yeni yerler görmeli, yeni insanlarla tanışmalı, yeni hikayelerin parçası olmalıyım. En önemli dürtü bu arayış sanırım. Bugüne kadar gördüğünüz coğrafyalar içerisinde sizi en çok etkileyen yer neresiydi? Zor soru. Neden diyecek olursanız, beni hikayeler etkiler. Hiç beklemediğim bir anda beni avcunun içine alan hikayeler. Tam da bu noktadan bakınca aklıma Antakya geliyor. Ya da çok özel birer gün geçirdiğim Halfeti ve Kastamonu. Bu tip sorular genelde dünyadan bir köşenin anılmasıyla cevaplanır ama benim aklıma insan hikayelerinin en güzel olduğu ülkemiz geliyor. Yine de dünyaya bakacak olursam İtalya’da Bologna’nın bende özel bir yeri vardır. Santa Margherite Ligure çok etkileyiciydi. Montrö’de öncesi büyüleyici sonrası tuhaf günler geçirmiştim. Londra’nın sanat yaşamından çok beslendim. Cannes yıllarca gittiğim ve festivalde aldığımız ödüllere tanık olduğum için özel bir yerdir. Dedim ya, önemli olan gittiğim yerden bir hikayeyle dönmem. Pek çok yer gördünüz, doğasıyla ve insanıyla tanıştınız. Henüz görmediğiniz hangi coğrafyaya seyahat etmek istersiniz? Arjantin, Şili, Peru. Güney Amerika’nın tümü ama özellikle bu üç ülke. Yekta Kopan’ın seyahat bavulunda veya çantasında neler oluyor? Sizce? Kitap, defter, kalem... Başladığım gibi bitireyim sohbeti. Benim için en iyi gezi, bol bol okuduğum ve yazdığım gezidir.

Yorumlar

Feride Sanlav 
15.07.2017
Eserlerinizin bir kısmını ücretsiz olarak gençlere ulaştırmayı düşünür müsünüz?.
Serap Gürcan 
15.07.2017
Ne güzel..