Fotoğraf: kilis.ktb.gov.tr
Fotoğraf: kilis.ktb.gov.tr
Müzenin Arkeoloji bölümü bölgede yürütülen tüm kazıların sonuçları yani buluntularıyla dolu. Etnografya bölümü ise gelenekleri, gündelik yaşamı, sofraları ve geçirdikleri zamanı anlatan yöresel giyimli mankenlerle eğlenceli bir sunum yapıyor. Bizce şehri gezerken öncelik vermeniz gereken yerlerin başında da burası geliyor.
Kastel, yer altındaki ortak su kullanım alanı anlamına geliyor. Tabii böyle bir tanımla geldiğimizde Gaziantep’ten başka bir yerde göremeyeceğiniz kastelleri daha bir detaylı tarif etmek gerekiyor. Şöyle ki; camilerin altındaki su kanallarının olduğu alanlara (bu alanlar genellikle mağaralar oluyor) banyo, abdesthane, çeşme, tuvalet, çamaşır yıkama yerleri gibi bölümler yapılıyor ve halkın ortak kullanımına açılıyor. Bazı kasteller yer seviyesinin biraz altında olduğu için de 30-40 basamaklı merdivenlerle iniliyor. Bazıları da sadece çeşmeden ibaret oluyor.
Gaziantep’le hem kan hem de can bağı olan Kilis’te de çeşme olarak kullanılmış bolca kastel var. 1870’de inşa edilen Küçük Çarşı Kasteli ile 1807’de yapılan Ayn Önü Kasteli şehrin tam merkezinde konumlanırken, 1635 yılında bölgenin voyvodası tarafından yapılan Kurdağa Kasteli de şehir merkezi yakınlarında yer alıyor. Ama Kilis’in en fotojenik kasteli hangisidir diye soruyorsanız neredeyse 500 yıl önce Osmanlıların özene bezene yaptığı ve kabartmalarla süslediği İpşir Paşa Kasteli’ni görmenizi öneriyoruz. Çeşmenin adının neden İpşir olduğuna gelince; üzerindeki kitabede yapının 1654 yılında Sadrazam Mustafa Paşa tarafından yaptırıldığı yazıyor. Mustafa Paşa çeşmeye kendi ismini vermek yerine göbek adı olan İpşir’le anılmasını istemiş. Artık akmayan çeşmeden su içemeseniz de içmiş gibi hayrını anın. Bir de süslemeleriyle en güzel Osmanlı eserleri arasında yer bulmuş bu eseri bol bol fotoğraflamayı unutmayın.
Fotoğraf: kilis.gov.tr
Kilis’in Osmanlı zamanında tutulan kayıtlarına göre 55 camisi var. Bu camilerin büyük bir kısmı zamanımıza gelemeden yıkılmış. Bazısı ise o kadar eski ki ne zaman yapıldığı konusu muamma kalmış.
Şehirdeki Ulu Camii en eski ve en çok ziyaret edilen camilerden biri. Osmanlıdan önce de olduğu düşünülen cami, beyaz kesme taşlarla farklı tarz bir mimaride yapılmış. Restore edildiği 1924’den bu yana açık olan camide ibadet edilebiliyor.
1631 yılında yapılan Şeyh Hilal Camii ise çok ilginçtir ki 1937 yılında başka bir şeyhe, Şeyh Ahmet’e satılmış. Yeni sahibi de eski adının önüne kendi adını eklemiş ve cami Şeyh Ahmet Hilal Camii olarak anılmaya başlamış. Caminin günümüze kadar yolculuğunda özgün kalabilen tek yeri minaresi olmuş. Burası da ibadete açık ve bizce görmelisiniz.
Yabancısı olduğunuz bir şehri gezerken en çok da evleri etkiliyor insanı. Hele de özel bir dokusu ve spesifik bir albenisi varsa! Kilis evleri de işte böyle evlerden. Eski mahallelere gittiğinizde göreceğiniz kerpiç evler tek katlı ve avlulu olarak yapılmış. Ve bazıları da gezginleri şehir kültürüyle tanıştırmak için restore edilerek ziyarete açılmış.
Tarihi Kilis Evi kentin gelenek ve göreneğiyle, rutin yaşamının izlerini süreceğiniz bir müze gibi. Bölgedeki taş ocaklarından çıkarılan ve kirli olarak tabir edilen taşlarla inşa edilmiş yapı, otantik bir mimari sergiliyor. Ama şehrin çeşitli yerlerinde ona benzeyen birçok eski evle de karşılaşıyorsunuz. Eski Kaymakam Evi, Süpürgeci Konağı, Neşet Efendi Konağı, Akıncı Konağı, Ruhizade Konağı, Dağlı Ahmet Bey Konağı, Müftü Salih Efendi Konağı ve sokaklarda gözünüze kestireceğiniz nicesi… Hepsi şehir rotasına işaretlenmeyi ve Instagramlık bir fotoğraf çektirmeyi hak ediyor.
Kilis şehrini gezdikten sonra muhteşem yemeklerinin tadına bakmayı da unutmayın. Hizmet konusunda 5/5 puanlık Kilis otellerini incelemek için de buraya tıklayabilirsiniz. Keyifli ve neşeli bir keşif dileriz.