Mitolojik Hikayeleriyle Anadolu'nun Tarihi Dokuları - 2

Mitolojik Hikayeleriyle Anadolu'nun Tarihi Dokuları - 2

Paylaş
Sevgi Özdil  
Eklenme: 19 Ekim 2017
 • Son Güncellenme: 17 Mart 2023
Mitolojik Hikayeleriyle Anadolu'nun Tarihi Dokuları - 2
Bitmek bilmez mitolojik hikayelere gebe yurdumuzun her yerinden bir tarih karşımıza çıkar. Bu tarihin kaynaklara geçen mitolojik hikayeleri de en az yapılar kadar ilgi çekicidir. Geçtiğimiz haftalarda ilk bölümünü paylaştığımız Mitolojik Hikayeleriyle Anadolu'nun Tarihi Dokuları - 1'in bu hafta ikincisini sizlere paylaşıyoruz. Sizler de yurdumuzda anlatılan, bildiğiniz mitoljik hikayeleri yazının en altında yer alan yorum kısmına yazarak hem bizlerle hem de diğer okuyucularımızla paylaşabilirsiniz.
1 - Sarıkız / Kaz Dağları Sarıkız

{ad:0} Sarıkız, Çanakkale - Ayvacık’ın bir köyünde doğar. Küçük yaşta annesi ölür. Babası da kızına; buralardan gidelim, der ve Kaz Dağları’nın eteğindeki Güre köyünün yakınlarındaki Kavurmacılar köyüne yerleşirler. Çobanlık yapmaya başlarlar. Babanın ermiş olduğunu düşünmeye başlayan köylüler, ona akıl danışmaya başlar. Yıllar geçer Sarıkız büyür, baba yaşlanır. Babanın aklında hacca gitme fikri vardır. Sarıkız da babasını gitmesi için teşvik eder. Babası kızını komşusuna emanet eder, hacca gider. Babası hacca gittikten sonra, köyün delikanlıları, Sarıkız'a talip olur. Sarıkız hiçbirine yüz vermez. Onlarda dedikodu yayarak Sarıkız'a iftira atar. Baba hacdan dönünce kimse yüzüne bakmaz, selamını almazlar. Sarıkız'ı emanet ettiği komşusuna nedenini sorar. Onlarda kızının kötü yola düştüğünü söyler. Baba günlerce düşünür ve köyde yaşayabilmesi için namusunu temizlemesi gerektiğini bilir. Ama kızını öldürmeye kıyamaz.
Sarıkız

Yanına aldığı birkaç kazla, kızı Kaz Dağı'nın zirvesine götürüp bırakır. Orada yabani hayvanlara yem olacağını düşünür. Yıllar geçer, Bayramiç tarafından gelen yolcuların dağda yollarını kaybettiklerinde, darda kaldıklarında kendilerine sarı bir kızın yol gösterdiğini, yardım ettiğini söylerler. Kazlarının olduğunu, hatta bunların bir gün Bayramiç ovasına inerek çiftçilerin mahsulüne zarar verdiğini, köylülerin bu durumu Sarıkız'a söylemeleri üzerine, Sarıkız'ın eteğine doldurduğu taşları saçarak, bir avlu oluşturduğunu, kazların da artık aşağılara inmediğini söylerler. Kaz avlusu diye anılan bu alanın duvar kalıntıları günümüzde de halen görünmektedir.
2 - Ölüdeniz / Fethiye Ölüdeniz

Fetiye sınırları içinde kalan beldeye adını veren Ölüdeniz koyuna, denizden 90 derecelik bir dönüşle dar bir boğazdan geçerek ulaşılmaktadır. Belcekız adına da dayanan efsane antik döneme kadar uzanır. O zamanlar buralardan geçen gemiler açıkta demir atıp ve içme suyu almak için kıyıya çıkarlarmış. Bir gün yaşlı bir kaptanın genç, yakışıklı oğlu su almak için koya çıktığında güzel mi güzel Belcekız’ı görür. Görür görmez de aşık olur. Kızın yüreğine de ateş düşer ama delikanlı suyu alıp dönmek zorundadır. Ardından gemi denize açılarak gider. Belcekız hep kıyıyı, bu vurulduğu adamı kollar. Delikanlı da geminin buralardan her geçişinde su almak için karaya çıkar ve Belcekız'la görüşürler.
Ölüdeniz

Bir gün gemi buralardan geçerken fırtına patlar. Genç oğlan, babasına burada korunaklı, bir koy olduğunu söyler. Baba ise oğlunun gönül macerasını bildiği için oğlunun sevgilisini görmek uğruna gemiyi parçalamak istediğini düşünür. Bunu üzerine baba oğul tartışmaya başlar. Gemi tam kayalıklara çarpacakken baba oğlunu denize atar ve dümene geçer. Geçer geçmez de koyu görür. Deniz dönerek çarşaf gibi bir koya girmektedir. Genç orada ölür. Kayaların üzerinde sevdiğini bekleyen Belcekız da kendini kayalardan atıp ölür. İşte o gün bu gündür kızın öldüğü yere Belcekız, oğlanın öldüğü yere Ölüdeniz denir.
3 - Aspendos Tiyatrosu / Antalya Aspendos su kemeri

Belkıs Harabeleri olarak da bilinen kentin en değerli yapısı olan sadece bir tiyatrodan ibaret olmayan Aspendos'un aslında bir kadın için yapıldığını biliyor muydunuz? Anlatıla gelen hikayeye göre Aspendos kralının dillere destan güzellikte bir kızı vardır ve şehrin genç delikanlıları onunla evlenmek ister. Kral da kızını kiminle evlendireceğine karar veremeyince 'Her kim halkımız ve şehrimiz adına en yararlı, en güzel şeyi yaparsa kızımı ona vereceğim.' der. Bunun üzerine kentte iki mimar tarafından iki büyük eser ortaya çıkar. Bu eserlerin birisi Belkıs'a kilometrelerce uzaktan, müthiş bir geometrik hesaplamanın sonucu olarak ortaya çıkarılıp inşa edilmiş kasabaya su getiren su kemerleri; diğeri ise ortasında yere metal para atıldığında en üst tarafından dahi o sesin duyulduğu dünyanın o zamanki ve günümüzdeki akustik olarak inşa edilmiş en iyi olan tiyatrosudur.
Aspendos Tiyatro

Bunun üzerine kral kızını en çok kim seviyorsa ona vermeye kara verir ve kimin daha çok sevdiğini anlamak için bir yol denemeye karar verir. 'Her ikiniz çok yararlı eserler yarattınız bu nedenle sözümü tutmak için kızımı ikiye bölüp, bir yarısını birinize diğer yarısını diğerinize verip evlendireceğim.' der. Mimarlardan birinin kızın ortadan bölünmesine gönlü razı gelmez ve 'Ben vazgeçtim kızınızı rakibime verin, yeter ki o ölmesin.' der. Baba da kızının ortadan bölünmesine razı gelmeyecek kadar çok seven mimarın o olduğuna inanıp kızını ona verir. Diğer inanışa göre de kral kızını ikiye bölmüştür. Aspendos tiyatrosundaki yarım bir kız heykeli de bu durumu doğrular niteliktedir. Bu sebeple de Aspendos'un halk arasında adı Belkıs'tır. Günümüzde bile bu iki önemli eser halen ayaktadır.
4 - Siren Kayalıkları / Foça Siren Kayalıkları

Yunan mitolojisinde Sirenler ya da Seireneler, Sirenum scopuli denen bir adada yaşadıklarına inanılan deniz yaratıklarıdır. Bu adanın uçurumlarla ve kayalıklarla çevrili olduğu anlatılır. Efsaneye göre; adada yaşayan Sirenler, yaptıkları doğaüstü müzikle civardan geçen denizcileri büyülerlermiş. Müziğin ve Sirenlerin güzelliğinin büyüsüne kapılan denizciler, ölene kadar burada kalma gibi bir isteğe kapılıp gemileriyle bölgedeki kayalıklara çarparlarmış. Bazı kaynaklarda anlatılan efsaneye göre de, Sirenler büyülü şarkılarıyla denizcileri tehlikeye düşüren yarı kuş, yarı kadın yaratık olarak anlatılır. Sayıları genellikle iki ile beş arasındadır. Kimi anlatılara göre de Persephone'un oyun arkadaşları olarak geçerler.
Siren kayalıkları

Anlatılanlara göre Sirenlerden kurtulanlar yalnızca; Jason, Argo ve Odysseus'tur. Homeros, bir mitte Odysseus'un Sirenler'le arasında geçen olayı anlatır. Odysseus savaşçı arkadaşlarıyla birlikte Siren kayalıklarına yaklaştığı anda Tanrıça Kirke altın tahtından onlara seslenir; 'Kim yaklaşırsa bilmeden ve dinlerse sirenleri, yandı. Bir daha evinde onu ne karısı karşılar ne çocukları. Durma orada yürü, arkadaşlarının da tıka kulaklarını. Tatlı balmumuyla tıka ki, sirenlerin sesini duymasınlar. İstersen dinle sen ama bağlasınlar ayakta seni. Hızlı geminin içinde iplerle bağlasınlar orta direğe. Ondan sonra dinle sirenleri doya doya. Ama dostlarına yalvarır da, dersen ki iplerimi çözün, bağlasınlar onlar senin bağlarını bir kat daha sıkı.' Odysseus Tanrıça'nın sözünü dinleyerek, Sirenler'in yaşadığı kayalıklara doğru ilerlerken arkadaşlarının kulaklarını balmumuyla tıkar. Adamları da onu direğe sımsıkı bağlar. Çok geçmeden Odysseus sirenlerin o büyüleyici seslerini duyar. 'Gel buraya dillere destan Odysseus, Akhalıların şanı şerefi, durdur gemini de duy bizim sesimizi. Hiç bir gemi buradan geçemedi, durup dinlemeden tatlı ezgilerimizi.' Odysseus o çekici seslerin geldiği kayalıklara doğru gitmek için alıkonulmaz bir isteğe kapıldı. Ama gemicilerin hepsinin kulakları balmumuyla kapalı olduğundan onun çözün beni sesini duymadılar. Bu şekilde ölümden sıyrıldılar. İzmir'in Foça kıyılarındaki Siren Kayalıkları da bu mitte anlatılan kayalıkların bir parçasıdır.