Fransa’nın doğusunda bulunan Alsas bölgesi uzun zamandır hayalini kurduğunuz masalsı Avrupa seyahatinden beklendiğinizin çok daha üzerinde bir keşif imkanı sunuyor. Öyle ki beyaz şaraplarıyla ünlü olan bölge, yaklaşık 170 km boyunca uzanan bir şarap yoluna sahip. Araç kiralayarak her bir durağını ziyaret edebileceğiniz bu yolda üzüm bağları, şarap tadım evleri ve dalından koptuğu anda masamıza kadar gelen üzümlerin başından geçen tüm hikayeyi öğrenebiliyorsunuz. Çiçeklerle bezeli rengarenk evlere sahip Alsas’ta, Strazburg’un meşhur nehir turlarına katılmak ise bölgede mutlaka yapılması gereken aktivitelerden bir diğeri.
Öyle bir şehir düşleyin ki her yer tarih koksun. İskoçya’nın başkenti Edinburgh yalnızca şehir içindeki ihtişamlı binaları ya da kalesiyle değil, şehirden dışarı adım attığınız an sizi karşılayan ve sonsuzluğa uzanan yemyeşil doğasıyla göz kamaştırıyor. Avrupa’nın en yeşil kentlerinden biri olmaya aday olan şehir, hem ihtişamın hem de doğallığın adeta tabloya dönüşmüş hali. Sokaklarında gayda seslerinin eksik olmadığı, akşam olunca en salaş restoranında bile canlı müzik tınılarının yükseldiği kenti dinlemenin verdiği huzur ise tarifsiz.
Belçika şehirlerinden Brüksel ve Brugge arasında yer alan Gent, adımınızı atar atmaz “Ben nereye geldim böyle?” dedirtecek türden. Çünkü burası insanı büyüleyen bir güzelliğe sahip. Şehrin Orta Çağ’dan kalma gotik mimariye sahip binaları, çikolataları ve birbirinden lezzetli yemeklerinin yanı sıra simgesi haline gelmiş üç büyük kulesi bulunuyor. Bütün bir kenti gezmek için 3-4 saat size yetse de ayrılmak istememeniz için çok daha fazla nedeniz var.
Denizden kopamayanlardansanız sizi İtalya’nın Amalfi Sahili’nde yer alan Positano’ya davet ediyoruz. Denize sıfır konumda dik bir yamaç üzerine kurulmuş olan yerleşim yeri, plajları ve deniz ürünlerinin servis edildiği restoranlarıyla ünlü. Burada yüzünüzü güneşe dönerek gün boyu plajda uzanabilir, bir İtalyan kasabasında olmanın getirdiği huzur ile saatlerce şehirde tur atabilirsiniz. Ülkemize göre konaklama ücretlerinin çok ucuz olduğunu söyleyemesek de bölge birkaç günlük kaçamaklar için de olsa oldukça ideal.
İngiltere’nin kıyı şehirlerinden biri olan Brighton’dan bir otobüs ile yalnızca 25 dakikada ulaşabileceğiniz bir kasaba Lewes. İngilizlerin klasik az katlı binalarının yer aldığı, debisi dönem dönem yükselip azalan nehre sahip, şirin dükkanlarla donatılmış ve ara sokaklarında kaybolmak isteyeceğiniz türden bir yer burası. İçerisinde bölgenin özel biralarının üretildiği bir yapım fabrikası da olan kasaba, her yıl 5 Kasım Guy Fawkes gününde muhteşem bir kalabalığa ev sahipliği yapıyor.
Sıradaki durağımız Almanya’nın Bavyera eyaletinde yer alan ve yine bir Orta Çağ şehri olan Rothenburg. 14. yy’dan kalan bu şehir 30 yıl savaşlarında oldukça tahribat görmüş ancak geçirdiği karanlık dönemden sonra yeniden canlanmış. Şehrin en dikkat çeken yanlarından biri tabi ki başınızı önünüze eğmenize engel olacak türden bir ihtişama sahip binaları. Dünyanın dört bir yanından onlarca ziyaretçi ağırlayan bölgede, aynı zamanda muhteşem lezzetlere ve hediyelik eşyalara ev sahipliği yapan Noel Pazarı kuruluyor.
Lubliyana olarak telaffuz edilen bu şehir Slovenya’nın hem başkenti hem de en büyük şehri olma özelliğine sahip. Sahip olduğu tek özellik bu değil elbette. Öyle ki içinden nehir geçmesinin de etkisiyle çok sayıda köprüye, birbirinden güzel meydan ve caddelere bir de şehri kuş bakışı izleyebileceğiniz özel bir kaleye sahip olan Ljubljana, ülkemizden de sıklıkla turist ağırlıyor.
Gölün kıyısında yer alan ve etrafı heybetli dağlarla çevrilmiş muhteşem bir Avusturya kasabası Hallstatt. Güzelliği UNESCO’nun da dikkatini çekmiş olacak ki Dünya Miras Listesi’nde çoktan yerini almış. Oldukça küçük bir kasaba olsa da hatta keşfetmek için bir gün yeterli olsa da Hallstatt’a bir kez adım adınca dönmek istemezseniz sizi çok iyi anlarız. Çünkü burası tam olarak huzuru ve dinginliği her haliyle hissedebileceğiniz nadir yerlerden biri. Hatta öyle ki Çinliler kasabanın aynısı kendi ülkelerine bile yapmışlar.
Bir başka Orta Çağ kenti ise Kuzey Polonya’nın UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer almayı başaran Torun. Gotik mimarinin tüm etkilerini görebileceğiniz şehir, Vistula Nehri kıyısında yer alıyor. Sokaklarında dolanırken kısa sürede herhangi bir binasının bile muhteşem bir heybete sahip olduğunu keşfedeceğiniz kent, aynı zamanda her sene bahar ya da kış aylarına denk gelen dünyaca ünlü film festivali Tofifest’e ev sahipliği yapıyor.