Arayı fazla açmayalım, işte Türkiye’nin ikinci Maldivler’i de karşınızda; Salda Gölü. Aslında biz 2016 yılında Salda Gölü’nü keşfetmiş ve sizlerle şöyle bir yazı paylaşmıştık. O zamanlar Salda Gölü’nün varlığından belki de sadece Burdurlular haberdardı. Ancak şimdilerde fenomen olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Öncelikle görmüş olduğunuz fotoğrafın tamamen gerçek olduğunu belirtelim. Yani bu beyaz kumlar ve turkuaz sular kesinlikle gerçek! Burdur’un Yeşilova ilçesinde bulunan Salda Gölü, dünyanın en temiz beşinci gölü olma özelliği taşıyor aynı zamanda. Ayrıca 184 metreye varan derinliği ile de ülkemizin en derin ikinci gölü. Ancak keşfedile keşfedile etrafı biraz çer çöp olmaya başlamış. Bu güzelliğe nasıl kıyıyorsunuz anlayamıyoruz! 3 – Kuyucak Köyü
Şimdi siz sanıyorsunuz ki fotoğraftaki yer Fransa’nın Provans bölgesindeki lavanta tarlaları! Hayır efendim değil. Burası Isparta’nın Keçiborlu ilçesine bağlı Kuyucak Köyü’ndeki lavanta tarlaları. Zaten köy bu tarlalar dolayısıyla Lavanta Köyü olarak da anılıyor. "Isparta gülleriyle ünlü değil miydi ya" diyenleri duyar gibi olduk. Evet, doğru. Ancak ülkemizin lavanta üretiminin %90’ı da bu bölgeden sağlanıyor. Şöyle ki, yörenin gül tüccarı Zeki Konur, 1975’te Fransa’dan lavanta fideleri getirtmiş ve 30 aileye 15’er kök şeklinde dağıtmış. Önce gül tarlalarının kenarlarına ekilen bu fideler, 1990’lı yıllar itibariyle ticari amaçla ekilmeye başlanmış. Hiçbir ekim yapılmayan kurak ve susuz tarlalara boş kalmasın diye ekilen bu lavantalar, o günden bugüne 3000 hektar alana yayılmış. Geçtiğimiz temmuz ayında lavanta tarlaları ile sosyal medyada patlayan Kuyucak Köyü, doğal taş sokakları, kerpiç evleri ve devasa lavanta öbekleri ile de kesinlikle görülmeye değer… 4 – Faralya
Aslında Faralya’yı Kelebekler Vadisi, Kabak Koyu ve Likya Yolu’ndan biliyorsunuzdur. Resmi ismi Uzunyurt olan bu yeryüzü cenneti, 40 km’lik bir alan içerisinde yer alıyor. Fethiye’ye bağlı bir bölge olan Faralya, içerisinde Kelebekler Vadisi ve Kabak Koyu gibi popüler noktaları da kapsıyor. Likya Yolu yürüyüşçüleri tarafından aslında çoktandır biliniyordu Faralya zira yolun bir kısmı bu rota üzerinden geçiyor. Faralya, seyretmeye doyamayacağınız bir manzaraya sahip. Hani tatilden beklentiniz tamamen doğayla baş başa kalma, yemek yemek, serin serin uyumak, bol bol kitap okumak, yoga yapmak gibi şeylerse kesinlikle Faralya sizin için doğru yer demektedir. Günümüzde efsane güzellikteki butik otellere de ev sahipliği yapıyor Faralya. Ekonomik bir Fethiye tatili Fethiye otel fiyatları arasında karşılaştırma yapmayı ihmal etmeyin. 5 – Santa
Gümüşhane sınırları içerisinde yer alan eski bir Rum yerleşkesi olan Santa, aslında 7 köyden oluşan bölgeye verilen isim. Her biri de eskiden Rum yerleşimi olan bu köylerin adları ise; İşhanlı, Çakalli, Piştofli, Tengilli, Çinganli ve Binatli. Oldukça ilginç ve güzel evlerden meydana gelen Santa’yı tanıtırken içimiz bir nebze de olsa daha rahat zira buraya ulaşmak her yiğidin harcı değil. Dolayısıyla turizme kazandırılamıyor. Ha şayet yolları biraz düzeltilir de turizme kazandırılırsa o zaman düşünürüz. Doğu Karadeniz’e gelindiğinde görülmeden dönülmemesi gereken bir yer olan Santa, muhteşem mimarideki evleri, çok sayıdaki kilise harabeleri ve başka hiçbir yerde göremeyeceğiniz yemyeşil manzarası ile içinize işleyecek bir keşif noktası. 6 – Vangölü Ekspresi ile Van
Doğu Ekspresi’nin en büyük rakibi olarak karşımıza çıkan Vangölü Ekspresi, giderek popüler olmaya başlayan yeni bir tren macerası. Kars’a gitmek için Doğu Ekspresi’ne bilet bulunamıyormuş ama Vangölü Ekspresi’ne bilet bulabilirsiniz. Tabi şimdilik! Zira bir takım gezginler çoktan keşfetmişler bile bu özel rotayı. Vangölü Ekspresi salı ve pazar günleri işliyor. Ankara’dan 11.00’de hareket ediyor ve 25 saatlik yolculuğun ardından Bitlis’in Tatvan ilçesine varıyor. Rotayı özel kılan şey ise feribotla Van Gölü’nü geçebiliyor oluşunuz. 7 – Pokut Yaylası
Ayder Yaylası’nın durumu malum, inşaat yapa yapa yayla diye ufacık bir yeşil alan kalmış. Aynı durum Pokut Yaylası’na da olur mu, olmaz gibimize geliyor. Şimdilik! Zira yol ciddi anlamda çok kötü ve çok tehlikeli. Usta bir şoför değilseniz ve 4x4’ünüz de yoksa işiniz gerçekten çok zor. İşin garibi doğanın dokusu bozulacak diye yol yapmaya da niyetleri yok. Çok fazla turist gelmesinden korkuyorlar. Rize’nin Çamlıhemşin ilçesine 24 km uzaklıkta, 2050 rakımda bulunan Pokut, muhteşem manzaraların olduğu nefes kesici bir yayla. Turist gelsin istemiyorlar ancak gariptir ki çok da güzel konaklama alternatifleri var. Geneli dağ evi ya da konuk evi ama oralarda kalmak cidden farklı bir deneyim. 8 – Sarıkamış Kayak Merkezi
Kars’ın beklenmedik derecede fenomen olması, Sarıkamış Kayak Merkezi’ni de arşa çıkaracaktır düşüncesindeyiz. Kars’ın Sarıkamış ilçesinde yer alan Sarıkamış Kayak Merkezi, hem kar hem de pistlerin kalitesi açısından dünyanın en iyi kayak merkezleri arasında gösteriliyor. Bununla birlikte dünyanın en uzun pistlerine de ev sahipliği yapıyor. Sarıkamış Kayak Merkezi, dünya üzerinde sadece Alpler’de görülen kristal kar özelliği de taşıyor aynı zamanda. Doğası da enfes! E daha ne olsun… 9 – Mazı
Aslında geçen sene editörümüz Bengi Alkaya Mazı’yı keşfetmiş ve hakkında da şöyle bir yazı yazmıştı. Sanılanın aksine Mazı’nın müdavimi çok ama o kadar da çok değil. İşin gerçeği Mazı, vazgeçilmez bir yer olduğu için müdavimleri onu hiç yalnız bırakmıyor. Bodrum’a bağlı köylerden biri olan Mazı, Bodrum’a en uzak mesafedeki köy aynı zamanda. Bodrum’un diğer bölgelerinin aksine Mazı olabildiğince sakin, gürültü ve kalabalıktan uzak, dış dünyadan kendini soyutlamış bir yer. Geçtiğimiz yıllarda yapılan 25 km’lik bağlantı yolu sayesinde bilinirliği bir nebze de olsa arttı diyebiliriz. Yoksa bu denli bakir kalmasının başka bir nedeni olamaz. Her biri birbirinden eşsiz 8 koya ev sahipliği yapan Mazı, yakın bir zamanda herkesin gözdesi olacak gibi duruyor. Bonus: Lütfen Dikkat!
En başa dönelim. Tüm bu yerleri bir bir sıraladık, sizler de keşfedin, ülkemizdeki cevherleri sizler de tanıyın istedik. Kendimize saklamayalım, bencil olmayalım dedik. Biraz da oralardaki turizmciye destek vermiş oluruz diye düşündük. Biz eleştirilere sonuna kadar açığız da, çoğunuz yukarıda görselini paylaştığımız manzaraya aşinadır sanıyoruz. Peki ya bunun sorumlusu kim ya da kimler? Sonra Avrupa’yı övünce kızıyorlar. Ama Avrupalı bunu yapmıyor işte! Doğayı kirletmiyor, bulduğu her mesire alanında mangal yapmıyor, yapsa da pisliğini etrafta bırakmıyor. Kısacası doğaya saygı duyuyor. Tüm bu saydığımız güzelliklere gerçekten kıyabiliyor olanlar bizi gerçekten şaşkına çeviriyor. Önce çuvaldızı kendinize, sonra bize batırabilirsiniz!