Şöyle bir baktığınızda çok fazla ağaçlık bir ortam göremiyorsunuz. Yine de yükseltilerin heybeti gelenleri oldukça büyülüyor. Aslında ziyaretçiler özellikle kışın kayak yapmaya buraya geliyorlar. Zaten Bayburt'un tek turizm merkezi de burası. Kayakseverlerin gözdesi dedik ama yaz aylarında buraya yürüyüşçüler de çok sık geliyor. Hazır gelmişken konukevinde kalarak ziyaret sürenizi uzatabilirsiniz. Ayrıca karavan ile de gelip, kayak merkezinin alanında konaklayabilirsiniz.
Ayder'i duymayan kaldı mı bilmiyoruz ama bu harika yaylayı her seferinde dile getirmekten büyük keyif alıyoruz. Evet, kabul ediyoruz biraz popülerleşti ama otantik evlerinde konaklayıp, yaz-kış buranın keyfini çıkartmak bir başka güzel. Anlayacağınız burada konaklama imkanı çeşit çeşit. Yöresel yemeklerin tadına varıp, uzun uzun yürüyüşler yapabilirsiniz. Ayrıca doğanın tadını çıkarmanın yanında Ayder kaplıcalarının sıcak sularında şifalanmayı da ihmal etmeyin.
Ülkemizin en büyük ovası olan Konya Ovası’nın, Türkiye'nin tarım alanlarının yüzde 17'sini karşılayabildiğini biliyor musunuz? Bu uçsuz bucaksız tarım ovasını görmek ufuk açıcı olabilir. Ülkemiz için tarımın önemini anlamımıza ufak da olsa fayda sağlayabilir. Konya Ovası'nın ilginç bir yanı daha var. Sanki uzaylılar gelmiş de ovanın ortasına UFO’yu indirmiş gibi obruklar bulunuyor. Tabii bu hayal gücümüz, aslında yeraltındaki mağaralardaki boşlukların tavanlarının çökmesinden oluşuyorlar. Yukarıdan çekilmiş fotoğrafları gerçekten ilginç. Daha detaylı incelemenizi tavsiye ederiz. Özellikle drone pilotlarının ilgisini çekebilir.
Doğal alanlara gerçekleştireceğiniz seyahatinizi tarih ile de harmanlamak istiyorsanız Çubuk Ovası size göre olabilir. Ankara'da bulunan bu yer tarihi öneme sahip. 1402 yılındaki Ankara Muharebesini tarih derslerinden hatırlarsınız. Timur ile Osmanlılar arasında gerçekleşmişti. İşte bu savaş Çubuk Ovası'nda yapılmış. Timur, fillerini bu ovadaki ağaçların arasına saklamış ama artık bu ormanlar çeşitli nedenlerle yok olmuş. Yine de gittiğinizde farklı uygarlıkların izlerini burada görebilir, ovanın doğal yapısına tanıklık edebilirsiniz.
Kayseri oldukça büyük ovalara sahip bir bölge ama en önemlisi Kayseri Ovası olarak geçiyor. Deniz seviyesinden 1050 metre yükseklikte konumlanan bu ovanın boyu ise 48 kilometre. Kendisi aynı zamanda tektonik bir ova. Kayseri Ovası'nın dışında Develi Ovası da oldukça bilinen yerlerden biri. Çemberimsi bir yapısı olan bu ovanın ırmaklarla akıntısı yok, yani kapalı bir havza. Ayrıca ortasında ovanın en önemli su kaynağı da sayılan, Yay isimli bir göle de sahip.
Bir köy düşünün baştan başa tarihi güzelliklere ve harika bir doğaya sahip. Gezmeyi bir yana koyun, insan hiç geri dönmeyip burada yaşamak bile istiyor. Tüm köyü keşfetmek için birkaç saat yetse de buraya gidin ve görün. Sabah erken saatlerde gidip, sakinliğin tadını çıkartabilir leziz bir kahvaltı yapabilirsiniz. Ardından köyün sokaklarına kendinizi atabilirsiniz. Ayrıca köye yakın bir yerde konumlanan Zeus Altarı'na yürüyüş de yapın. Ormanın içinden geçip, tanrıların savaşları izlediği yerden siz de Küçükkuyu'ya doğru bakış atın.
Ege'nin harika köylerini saymakla bitiremeyiz ama biz Kozbeyli ile devam edelim. Dibek kahvesi severlerin ilgisini çekebilir çünkü Kozbeyli dibek kahvesi ile bir hayli popüler. Özellikle yakınında yaşayan insanlar hafta sonu keyfine buraya geliyorlar. Ayrıca Kozebeyli'nin taş evlerine de bayılacaksınız. Hatta 180 yıllık kahvehaneye uğramadan dönmeyin.
Bu şirin Rum köyü sakinleri, 1924 yılında yapılan mübadele ile burayı terk etmek zorunda kalmışlar. Ardından burası biraz kendi kaderine bırakılmış. Daha sonra farklı yerlerden gelen bazı insanlar buradaki evleri restore edip, köye tekrar hayat katmışlar. İsmi de Eski Doğanbey köyü olmuş. Taş evlerinin güzel mimarisi arasında dolanmak sizi tarihi bir yolculuğa çıkartacak.
Göl keyfi de ayrı bir eğlence değil mi? Çok şanslıyız ki ülkemizde gidebileceğimiz çeşit çeşit göller var. Çadır kurabilir, yüzebilir, etrafındaki restoranlarda keyif yapabiliriz. Van Gölü de işte bunlardan biri. Aslında yerel halk gibi Van Denizi de desek olur. Çünkü burası gerçekten de çok büyük. Bunun yanında Van Gölü sodalı suya sahip olduğu için sadece birkaç canlı içinde yaşayabiliyor. Hala Van Gölü Canavarı’na inanıyorsanız size üzücü bir haberimiz var, bilim insanları burada hiçbir şey bulamadı. Ama siz gidin ve Türkiye’nin en büyük gölünü görün ve keyfini çıkartın. Ardından Akdamar Adası’nın Akdamar Kilisesi’ni de gezin, efsanesini ve kilisenin dış kabartmalarının hikayesini dinleyin.
Ankara, Konya ve Aksaray illeri sınırında konumlanan Tuz Gölü, ülkemizin tuz ihtiyacının yüzde 40'nı karşılıyor. Burası aynı zamanda yüz ölçümü bakımından ikinci büyük gölümüz. Kışın gittiğinizde çok geniş bir su alanı göreceksiniz yani su kuşları için çok önemli bir habitat oluşturuyor. Flamingolardan turnalara kadar çeşitli türleri burada görebilirsiniz. İlkbahar ile birlikte göl üzerinde adalar oluşmaya başlıyor. Daha sonra da uçsuz bucaksız beyazlığa kendini teslim ediyor. Şunu da belirtmek gerekir ki Tuz Gölü, flamingolar için önemli bir yaşam alanı ve en önemli kuluçka bölgesi ülkemizde burası.
Türkiye'nin yedinci büyük gölü olarak sıralamada yerini alan Burdur Gölü, artan tuzluluk oranı ile alarm vermeye çoktan başladı. Gölü besleyen akarsuların artık göl ile kavuşmaması ve suyun buharlaşması bunun ana nedenlerinden. Oysa Burdur Gölü, çok sayıda farklı kuş türüne yaşam alanı oluyor. Yani korunması gereken önemli göllerimizden biri. Ne yazık ki türler giderek azalıyor. Ayrıca çevresindeki mermer ocakları yüzünden suyunu da kaybetmeye başladı. Bu üzücü haberlerin dışında Burdur Gölü'nün güzelliklerinden bahsedelim biraz da. Kuş türü çeşitliliğinden dolayı kuş gözlemcilerinin uğrak noktalarından biri. Ayrıca burada yelken sporlarını ve sağlık turizmini deneyimleyebilirsiniz. Hatta doğa koruma merkezi sayılan Lisinia'yı da Burdur Gölü'ne gelmişken ziyaret edebilirsiniz.
Beyşehir Gölü en çok adaya sahip gölümüz. Bu adalarda Roma ve Bizans döneminden kalma tapınak, mezar, hamam gibi yapılara denk gelebiliyorsunuz. Ayrıca Mada ve Çeçen Adalarında sürekli yaşayanlar da var. Diğer taraftan baktığımızda ise geçmiş yıllardan beri kıyılarda büyük yerleşim yerleri hiçbir zaman kurulamamış, çünkü göl suyu kabarıp çekildiği için tarım alanlarını hep etkilemiş. Bunların dışında Beyşehir Gölü, göçmen su kuşları için çok önemli bir konumda. Bu kuşlar burada mola vererek avlanıyorlar, ürüyorlar ve hatta bazı türler kışları bile burada geçiriyor. Bundan dolayı Beyşehir Gölü koruma altında. Anlayacağınız adaları, tarihi kalıntıları, göçmen kuşları ile Beyşehir Gölü bayağı renkli.