Bu aslında başta planda olan bir şey değildi. İlk kıta aşırı seyahatimi 2005-2006 yıllarında İstanbul’dan Cape Town’a kadar Afrika kıtasını aşarak yapmıştım. Bu seyahatten sonra benzer seyahatler için birçok alternatif rotalar üzerinde çalıştım. Sonunda tüm bu rota planlarını birleştirdiğim bir dünya seyahati rotası çıktı ortaya ve bu seyahat için çalışmalara başladım. 3 yıl sürecek turunuza ait rotayı nasıl belirlediniz?
Söylediğim gibi, bu proje çeşitli rota fikirlerinin konsolide edilmesinden oluşmuş bir plandı. Bu yüzden, dünyanın çevresini dolaşacak ve Avustralya ve Antarktika dışındaki tüm kıtalardan geçecek bir rotayı takip edecek bir plan hazırladım. Seyahatin esas amacı, geçeceğim bu kıtalarda en uç noktalara ulaşmayı hedeflemiştim. Rotamı bu uç noktalara ulaşacak, aynı zamanda geçeceğim ülkelerde bana ilginç gelen yerleri de içine alacak bir yol haritası oluşturdum. Böylece dünya seyahatimin ana rotası çıktı ortaya. Seyahat sırasında gündeme gelen başka ilginçliklere doğru sapmalar da oldu tabii. Böylece yol biraz uzadı. Dünya turu boyunca kaç kıta, kaç ülkeyi ziyaret ettiniz? Ve kaç kilometre yol aldınız?
Seyahatim 5 kıtayı kapsayacaktı ve nihayetinde öyle de oldu. Planımda 40 civarında ülke geçmek hedefi vardı, 39 ülkeyle bitirdim. Başta 100-110,000 kilometre yapacağımı tahmin ediyordum. Ama bu kaba bir hedefti. Ana rotanın dışına çıktığım birçok yer oldu ve seyahati tamamladığımda odometrem yaklaşık 132,000 kilometreyi gösteriyordu. Peki, konaklama, yemek, diğer kişisel ihtiyaçlarınızı nasıl karşıladınız?
İlk Afrika seyahatimde planım arabamda yatmaktı. Arabayı da o plana uygun olarak hazırladım. İçerisinde tüm kargo bölümünün üzerinde yatabileceğim bir kısım ayırmıştım. Ancak bu planın pek de gerçekçi olmadığı birkaç konaklamanın ardından ortaya çıktı; çok dar, çok sıcak ve çok tozlu bir mekanda, yorucu bir günün ardından geceyi geçirmek pek de konforlu bir yaşam değildi. Bu nedenle az da olsa çadır konaklaması, daha çok hostel, pansiyon gibi ucuz konaklama imkanlarına yöneldim. Dünya seyahatinde ise arabama, portbagaja monte edilen bir çadır ilave etmiştim ve bu benim için önemli bir lükstü. Büyük yerleşim yerleri haricinde çadırda, şehir merkezlerinde ise yine çoğunlukla hostel ya da pansiyon gibi ucuz konaklamaları tercih ettim. "İstanbul’dan İstanbul’a Bir Dünya Seyahati"nin ardından Afrika seyahatinizi kaleme aldığınız "TurAfrika" isimli ikinci kitabınızdan biraz bahsedebilir misiniz?
Tabii! Aslında her iki seyahatle ilgili de kitap yazma fikri aklımda hiç yoktu. İkinci seyahatim sırasında ve sonrasında böyle önemli bir olayla ilgili anılarımı kitap haline getirmem ve daha geniş bir kitleyle paylaşmam konusunda çok telkinler ve hatta baskılar aldım. Onun üzerine dünya seyahatimin anılarını derlemeye başladım. 2016 yılında bu seyahatimin kitabı ilk olarak yayımlandı. Kitap oldukça ilgi gördü ve iyi eleştiriler aldı. Ondan aldığım güçle bu sefer ilk seyahatimin anılarını da kitap haline getirmeye karar verdim ve 2017 yılı Kasım ayında da TurAfrika kitabı çıktı ortaya. Bu kitap da, ilkinde olduğu gibi yaptığım seyahatle ilgili bir günlük niteliğinde. Yola çıktığım günden tamamlayana kadar başımdan geçenleri kapsıyor. Ama bu kadarla değil; gittiğim ülkeler ve şehirlerle ilgili okuduğum ya da yerelde edindiğim sosyal yaşam, tarih ya da bana ilginç gelen başka alanlardaki bilgileri de paylaştım. Yani kitaplarım bir bakıma seyahat anılarını içerirken, aynı zamanda ilkelerle ilgili meraklısına bir rehber niteliği de taşıyor. Kitabınızın tüm gelirini Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’na bağışlamayı tercih etmenizin sebebi nedir?
Evet, ilk kitabımın tüm gelirini Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’na (TEGV) bağışladım. TEGV kurulduğu günden beri benim çalışmalarını dikkatle ve takdirle izlediğim bir kuruluş. Türkiye’de çocukların eğitimine en üst seviyede önem verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle de, kitap gelirini böyle kutsal bir çaba içerisinde olan TEGV’e bağışlamayı uygun buldum. Değişik kültürlerden yüzlerce insan ile tanıştınız, onların hikayelerini dinlediniz. Bize en ilginç anınızı anlatabilir misiniz?
Aslında birçok anım var tabii. Hatırıma gelen bir tanesi: Moğolistan’da Altay-Tavan Bogd bölgesindeki milli parka girdim. Milli parkın içerisindeki tek derme çatma benzin istasyonuna yanaştım, mazot ikmali yapmak için. Mazotum var ama yine de yedek bidonlardaki eksiği de tamamlamak istiyorum. Ortalıkta kimse yok; birazdan yakındaki gerden (Moğol çadırı) birisi küçük oğluyla çıkageldi. Adı Devlet’miş. Aslen Kazak. Bidonları doldururken biraz sohbet ediyoruz; Kazakça ve Moğolca bilmeyen bir Türk’le, başka hiçbir yabancı dil bilmeyen Kazak asıllı bir Moğol ne kadar sohbet ederse artık… İş bitince beni gerine davet etti. İçeride karısı ve küçük kızı da var. Önce çay, arkasından kımız içtik. Bizdeki pişiye benzer ama daha yağlı, onların "bağursak" dedikleri hamurlardan ikram ettiler. Yetmedi, bir torba dolusu da yanıma verdiler. O kadar sıcakkanlı ve dost canlısı insanlar ki… Belki de günlerce kimsenin yüzünü görmemekten insan hasreti... Onlar mutlu, ben mutlu ayrıldım gerlerinden. Yolculuğunuz boyunca sizi en fazla zorlayan şeyler nelerdi?
Bu seyahatlerim benim macera seyahatlerim. Zaten zorlayacak, zaten meşakkat gerektirecek şeyler. Yani ben bunun için çıkıyorum böyle seyahatlere. O yüzden de hazırım zorlanmaya, bundan keyif alıyorum. Çetin yol koşulları örneğin en çok zorlayanlar oluyor. Kimi zaman öyle ağır koşullar oluyor ki, örneğin Kongo’da, ya da Sahra Çölü’nde, ya da -ne bileyim- Doğu Sibirya’da… Günde 20-25 kilometre yol yapamıyorsunuz bazen. Çamurlara ya da kumlara bata çıka ilerlemek zorunda kaldığınız oluyor. Tabii büyük bir efor, aşırı yorgunluk… Ama değiyor doğrusu. Ya da araç arızaları… Kiminin üstesinden kendim geliyordum. Ama bazen öyle sorunlar çıkıyor ki, işte o zaman limitleri zorladığımı anlıyordum. Bugüne kadar birçok ülkeyi gördünüz. Gördüğünüz coğrafyalar içerisinde sizi en çok etkileyen yer ya da yerler neresiydi? "Ben burada yaşamalıyım" dediğiniz bir yer oldu mu?
Alaska’nın doğası beni çok etkilemişti. Oralarda gerçekten "Ben burada yaşayabilirim!" demiştim. Afrika’da Güney Afrika, gerek kıtanın vahşi doğasını da yer yer barındırması, ama öte yandan alışageldiğim medeniyete de sahip olması açısından bana yaşanacak bir ülke olarak geldi. Fas’ın mistisizmiyle de çarpılmıştım aslında. Ya da bir başka seyahatimdeki Yeni Zelanda yine doğasıyla ve huzurlu yaşantısıyla beni çok etkilemişti. Henüz gerçekleştirmediğiniz ama hedefe koyduğunuz başka hayalleriniz, seyahat planlarınız var mı?
Çok! Hedefte bir süredir gerçekleştirmeyi umduğumuz bir İran-Ermenistan-Gürcistan seyahati planımız var eşimle. Yine arabayla ve İstanbul’dan başlayarak yapacağız. Sonrasında benim hep aklımda olan baştanbaşa Kanada turu vardır. Doğudan başlayıp, batı ucuna kadar Kanada’yı geçmek… Doğu ve kuzey Avrupa’yı kapsayacak, yine arabayla uzun soluklu bir seyahat de yine planlar arasında. Bunların her biri hep birkaç ay sürecek uzunca projeler. Kısa, bir ya da birkaç haftalık seyahatleri saymıyorum. Onlar çerez misali aralara serpişir yine. Ama bundan sonra seneler sürecek çok büyük kıta aşırı seyahat yapmayı düşünmüyorum açıkçası. Onlar büyük projelerdi, yapıldı ve bitti. Son olarak Neredekal.com okurlarına, dünyayı gezmek konusunda ilham verici birkaç cümle söyleyebilir misiniz?
Dünyayı gezmek çok keyif verici bir aktivite. Farklı coğrafyaları, farklı kültürleri, farklı insanları tanımak… İnsanın ufkunu açan, hayat görüşünü değiştiren bir şey; tabii olumlu anlamda… Bu yüzden herkese gezmeyi salık veririm; her fırsatı değerlendirmelerini… Gezmek öyle bazılarının korktuğu gibi pahalı bir olay değil aslında. Her keseye uygun bir yöntem bulunur. Gerekli olan gezmeyi istemek. Ve tabii gezilecek yerlerle ilgili önceden bilgi edinmek ve bol bol okumayı da tavsiye ediyorum. Başka türlü seyahat etmenin bir faydası olmuyor çünkü.